Kendimiz için şükretmek

   
Kulların şükür edip etmemesi Âlemlerin Rabbi için değil, kullar için önemlidir. Bir Ayet Bir Hadis programının üçüncü bölümünden:  

ÜMİT ŞİMŞEK


Kim şükrederse kendisi için şükretmiş olur.

Neml, 27:40; Lokman, 31:12

 

Bu dünyada huzur ve mutluluk arayan bir insana gösterilecek en güzel yol, şükür içinde geçen bir hayattır. Bu yol, insana sadece yeni yeni nimetlerin kapısını açmakla kalmaz, aynı zamanda, sahip olup da farkına varmadığı yahut pek seyrek hatırladığı nice büyük nimetlerin huzur ve hazzını da tekrar tekrar ona tattırır. Bu itibarla, şükrün kendisi de şükür gerektiren bir nimettir; ancak bu durum borcumuzu değil, ecrimizi arttıran bir durumdur. Çünkü her yeni şükür yeni bir mutluluk demektir; üstelik bu sadece dünya hayatına ait âcil bir karşılıktan ibarettir. Şükrün asıl karşılığı ise, ebedî âlemde, Gökler ve Yer Rabbinin aziz bir misafiri olarak sonsuza kadar ağırlanmak suretiyle ödenecektir.

Yeri ve gökleri, uçsuz bucaksız âlemleri yaratan ve bütün bu âlemlerde her an hamd ve senaları yankılanmakta olan Yüce Allah’a bir küçücük fani gezegenin üzerinde göz açıp kapayıncaya kadar bir hayat süren fani insanların hepsi birden şükredecek olsa Ona ne kazandırır, hepsi birden nankörlük edecek olsa Ona ne gibi bir zarar verebilir? Şükür, besbelli ki, Allah Teâlânın kullarına ihsan etmek istediği yeni nimetlerin, sürur ve sevinçlerin, huzur ve mutlulukların bir bahanesinden başka bir şey değildir. Nitekim bize indirdiği kitabında da Allah bunu bize hatırlatıyor ve “Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur” buyuruyor.

Şükür nimetinden nasibimizi arttırmak için, onu önemli bir madde olarak gündemimize almamız ve sürekli olarak canlı tutmamız gerekir. Buna da bir şükür günlüğü tutarak her günümüzün şükrü gerektiren nimetlerini bir liste halinde saymakla başlayabiliriz.

Şükür günlüğünü ciddî bir iş olarak gündemimize aldığımız ve her gün on-onbeş dakika gibi kısacık da olsa belirli bir zamanımızı buna ayırdığımız takdirde, daha ilk günlerden itibaren bir farkındalık kazanmaya başladığımızı fark edeceğiz. Hiç üzerinde durmadığımız, hattâ farkına bile varmadığımız birçok şey, şükür gündemimiz içinde bize gülümsemeye başlayacak. Günbegün liste tutmaya devam ettikçe, daha başka şükür vesilelerinin de farkına varacağız. Ve bu günlük listeler, zaman geçtikçe uzamaya devam edecek. Liste uzadıkça, şükür günlük hayatımızın daha büyük bir kısmına hükmedecek, onun hükmü altındaki hayatımız da canlanacak, renklenecek.

Böylece, her an Allah’ın bizi hedef alan kasdî lütuf ve ihsanları içinde olduğumuzu hissedeceğiz. Aldığımız her bir nefes de dahil olmak üzere, bize erişen hangi bir nimet varsa, kesin bir bilgiyle bileceğiz ki, o nimeti o dakikada Âlemlerin Rabbi doğrudan doğruya “bana” göndermiştir. Başımıza gelen büyük veya küçük her ne iyilik varsa, hepsinin üzerinde “benim adresimin” yazılı olduğunu göreceğiz. Zaman içinde, bu sadece bir teorik bilgi olmakla kalmayacak, belki de her dakika her bir nimet üzerinde adresimizi okumayı meleke haline getirmiş olacağız. Ve o zaman, gerçekten yaşamaya başladığımızı fark edeceğiz.

Şükre alışmanın en güzel ve en kestirme yolu, Kur’ân ile sürekli hemhal olmaktır. Çünkü o bize hayatı okumasını öğretir. Bu âlemin her bir halinde Allah’ın âyetlerini okutur. Evvelce dönüp bakmaksızın yanından geçtiğimiz varlıkların ve olayların doğrudan doğruya bize Allah’ı anlattığını ve üzerimizdeki nimetlerini hatırlattığını öğretir. Böylelikle, bizi hayatın meşgaleleri arasında kaybolup gitmekten kurtarır ve bu dünya üzerinde, bu kâinatta Yer ve Gökler Rabbinin aziz bir misafiri mertebesine yüceltir.

Sürekli olarak şükretmeyi öğrenen insan, böyle bir mertebede olduğunu sürekli şekilde hatırlayan insan demektir. Bunun dünyada ve âhirette faydası ise doğrudan doğruya kendisinedir. Onun için Allah “Şükreden kimse ancak kendisi için şükretmiş olur” buyurmuştur.

*** 
Programın video kaydını buradan izleyebilirsiniz (yeni bölümlerin duyurularını almak için kanala abone olmayı unutmayınız):