Bizim küçümsediğimiz nice işler var ki, az bir zahmetle kısacık bir zamanda bir ömrün mahsulâtını hasenat defterimize yazdırabiliyor. Tabii bunun tamamen tersi de mümkün...
Resulullahın cevabı: "Yolda Müslümanlara eziyet veren şeyleri temizle."[1]
Allah’ın Elçisine sorulan bu soruya biz muhatap olsaydık, herhalde ilk olarak aklımıza gelen, herhalde ibadet türünden şeyler olurdu. Ancak bu, bizim ibadete verdiğimiz önemden mi, yoksa kulların hukuku konusundaki ihmal ve umursamazlığımızdan ileri gelen bir yanılgı mı olurdu, orasını da ayrıca düşünmek gerekir.
Her iki halde de, Allah tarafından bize gönderilmiş bulunan Elçinin öğrettiği dinin vurgusunu tam olarak kavrayamadığımız bir gerçektir. Ve bu gerçek, ibadet hayatımızda olduğu kadar, belki ondan daha fazla, sosyal ilişkilerimizde kendisini açıkça göstermektedir. İnsanı Cennete sokacak kadar önemli ve Allah katında değerli bir işten söz edilince yollardan eziyet verici şeyleri kaldırmak kimin aklına gelirdi?Hadis kitaplarımızda,
insanlara faydalı işler yapmayı teşvik eden ve zarar verecek şeylerden
sakındıran pek çok rivayetler vardır. Bu rivayetler en küçük bir kul hakkının
dahi Allah katında en büyük bir dâvâ olarak görüleceğini açıkça bize
göstermektedir. Böyle de olması gerekir. Çünkü kul Allah’ın kuludur; kuluna
yapılan muamelenin karşılığını vermek de Allah’a aittir. Bu, Allah’ın Kendisine
ait hukuktan bağımsız şekilde görülecek bir hesaptır. Her birini bir dünya
yaratır gibi ihtimamla yarattığı, yaşatıp rızıklandırdığı, koruyup kolladığı
kuluna yapılan muamele, hiç şüphesiz, o kulun Rabbi katında önemle görülecek
bir hesabın habercisi olarak düşünülmelidir.
Bir mü’min, yolda
giderken önüne çıkan bir engeli “Allah’ın başka kulları zarar görmesin” diye
düşünerek kaldırdığı zaman, yaptığı bu işin karşılığını kendi gücü nispetinde
değil, Allah’ın kudreti, azameti, rahmeti ve mağfireti nispetinde alacaktır. O
bir dal parçasını yerden kaldırır, Rabbi de onu Cennetine sokar. Bu fiilleri
tek başına karşılaştırdığımız zaman elbette çok büyük bir oransızlık ortaya
çıkar. Ancak failler arasında yapılan bir karşılaştırmada hak apaçık bir
şekilde kendisini gösterecektir; zira kul kendisine yaraşanı, Allah da
Kendisine yaraşanı yapmış olur. Allah’ın ve Resulünün bize öğrettiği iman,
böyle bir karşılaştırmayı çok rahat bir şekilde yapmamıza imkân vermekte ve
aynı istikamette Resulullahtan gelen daha başka rivayetler de aynı gerçeği
perçinlemektedir:
Yolda
insanlara eziyet veren bir ağaç dalı vardı. Adamın biri onu kaldırdı ve Cennete
girdi.[2]
Adamın
biri yürürken yol üzerinde dikenli bir dal buldu ve onu oradan kaldırdı. Allah
da günahlarını bağışlayarak onu ödüllendirdi.[3]
Adamın
biri yol üzerindeki bir ağaç dalının yanından geçerken "Vallahi,
Müslümanlara eziyet vermesin diye bu dalı buradan kaldıracağıım" dedi ve
Cennete konuldu.[4]
Yol
ortasında insanlara eziyet veren bir ağacı kesen bir adamı Cennet nimetleri
içinde yüzerken gördüm.[5]
Yol
üzerindeki bir ağaç Müslümanlara eziyet veriyordu. Adamın biri gelip onu kesti
ve Cennete girdi.[6]
Bahsimizi
kapatmadan önce, hukukullahta olduğu gibi kul hakkında da iki cihetin birden
söz konusu olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim: Hukuka riayette büyük ödül söz
konusu olduğu gibi, hukukun ihlâli halinde de cezayı göze almak gerekir. Eğer
insanlara eziyet verecek şeyi yol üzerinden kaldırmak bir adamı Cennete
sokuyorsa, insanlara yolları üzerinde eziyet çıkarmanın kişiyi nasıl bir
âkıbete mahkûm edeceğini de iyice düşünmek gerekir. Tabii ki bu muhakeme şu
andaki rahat konumumuzda değil, arabamıza park yeri ararken yahut – eğer varsa
– çakarımızı açıp trafiği yara yara ilerlemeyi aklımızdan geçirirken yapılırsa
işe yarar. Hem de öyle yarar ki, bizi sadece kıyamet gününün çok büyük bir
sıkıntısından kurtarmakla kalmaz, Allah korkusuyla bir günahtan ve Allah’ın
kullarına eziyet vermekten çekindiğimiz için, Allah’ın rahmetine münasip bir
ödüle de inşaallah bizi lâyık görür.
Bu hadisi şerifi okuduğumuz Bir Ayet Bir Hadis programının üçüncü bölümüne ait video kaydını buradan izleyebilirsiniz: