Kur’an-ı Kerimde
mü’min kulların Allah ile ilişkilerindeki sıcaklığı ifade eden kelimelerden
birisi de, bizim lisanımıza da geçmiş bulunan “Mevlâ” unvanıdır. Yine Kur’ân’da
geçen “Velî” ve “Vâlî” isimleri de aynı kökten türeyen ve Allah ile mü’minlerin
ilişkilerini tanımlayan isimlerdendir.
Bu isimlerin
kökünü teşkil eden velâyet, “birinin yakını, dostu, arkadaşı ve yardımcısı
olmak, onun idaresini elinde bulundurmak” anlamlarını ifade eder. Mevlâ
kelimesi Allah’a izafe edildiği takdirde ise, “sevme, koruma, yardım etme,
tasarruf ve himayesi altında bulundurma” anlamlarını ifade eder.[1]
Özetle: Yüce Allah’ın “Mevlâ” ismi, mü’min kullarına karşı Onun tavrını anlatan Esmâ-i Hüsnâsından bir güzel isimdir. Bu isim bize der ki:
Âlemlerin Rabbi
olan Allah, Kendisine iman ile intisap eden kullarına karşı her zaman her
şeyden daha yakındır, onların dostudur, yardımcısıdır, koruyucusudur, görüp
gözeticisidir. Onun nazarı hiçbir zaman kulunun üzerinden eksik olmaz. Ona
niyaz ile açılan eller hiçbir zaman boş dönmez. Mü’min kulu ne kadar kusurlu da
olsa Mevlâsı ondan yüz çevirmez.
Allah, Kur’ân’ında
bize Kendisini tanıtırken Rahmân ve Rahîm isimleriyle başlamış ve bu iki ismi
bütün sûrelerinin başında zikretmiştir. Daha başka sûre ve âyetlerde Kendisini
tanıtırken kullandığı sıfatların büyük çoğunluğu da yine rahmet, mağfiret ve
muhabbet ifade eden sıfatlardır. Bu durum, mü’min kulun Rabbi ile ilişkisinde
asıl olan şeyin daima rahmet, mağfiret ve muhabbet olduğunu açıkça gösteriyor
ki, bu hakikati en güzel bir şekilde dile getiren İlâhî isimlerden biri, hiç
şüphesiz, Mevlâ ismidir. Mevlâ isminin en güzel kullanıldığı yerlerden birisi
de, İbrahim Hakkı’nın asırlardır dillerde dolaşan “Mevlâ görelim neyler /
Neylerse güzel eyler” mısralarıdır.
Bazı âyetlerin
fezlekelerinde Mevlâ isminin nasıl kullanıldığına dikkat edecek olursak,
sözlerin tanımlarından daha canlı bir şekilde manevî bir “mevlâ” portresini bu
ifadelerde bulabilir, üzerinde ciddî bir şekilde tefekkür ettiğimizde ise
manevî portrenin tebessümünü günlük hayatımızın en küçük ayrıntılarında dahi
okuyabiliriz:
De
ki: Kimdir göklerin ve yerin Rabbi? De ki: Allah’tır. De ki: Yine de Onun yanı
sıra kendilerine ne bir yararı, ne bir zararı dokunmayanları mı kendinize mevlâ
edindiniz? De ki: Kör ile gören bir olur mu? Yahut karanlıklar ile aydınlık bir
olur mu? Yoksa onlar Allah’a, tıpkı onun yarattığı gibi yaratan ortaklar
buldular da her ikisinin yaratışı onlara benzer mi göründü? De ki: Herşeyi
yaratan Allah’tır; O Vâhid ve Kahhâr ilâhtır.
Ra’d,
13:16
De
ki: Allah ne yazdıysa başımıza ancak o gelir. Bizim mevlâmız Odur. Mü’minler de
ancak Allah’a tevekkül etsinler.
Tevbe, 9:51
Allah
uğrunda, Ona lâyık bir cihadla cihad edin. Sizi O seçti ve dinde size bir
güçlük de yüklemedi. Atanız İbrahim’in dini üzere olun. Bundan önce de, bu kitapta
da sizi Müslümanlar olarak adlandıran Odur — tâ ki Peygamber size şahit olsun,
siz de insanlara şahit olun. Öyleyse namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve
Allah’a sarılın. Sizin Mevlânız Odur. Ve O ne güzel dost, ne güzel yardım
edicidir!
Hac, 22:78
Allah
iman edenlerin mevlâsıdır; kâfirlerin ise hiçbir mevlâsı yoktur.
Muhammed, 47:11
Benim
velîm, kitabı indiren Allah’tır. O salihlerin mevlâsıdır.
A’râf, 7:196
Sizin
mevlânız Allah’tır; ve O yardımcıların en hayırlısıdır.
Âl-i İmrân, 3:150
Sonra
onlar, gerçek mevlâları olan Allah’ın huzuruna çıkarılırlar. Şunu iyi bilin ki,
hükmü ancak O verir. O, hesap görenlerin en sür’atlisidir.
En’âm, 6:62
Orada
her nefis, daha önce yapmış olduğu şeyin sınavını verir. Hepsi de gerçek
mevlâları olan Allah’ın huzuruna çıkarılırlar. Uydurdukları şeyler ise onları
bırakıp gitmiştir.
Yunus, 10:30
[İnkârcılar]
yüz çevirecek olurlarsa, bilin ki sizin mevlânız Allah’tır. O ne güzel mevlâ,
ne güzel yardımcıdır!
Enfâl, 8:40
.
. . Ey Rabbimiz! Gücümüzün yetmediği şeylerle bizi yükümlü tutma. Günahlarımızı
affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Bizim mevlâmız Sensin; kâfirler güruhuna
karşı Sen bize yardım et.
Bakara, 2:286