En'âm sûresinin insan ve cin şeytanlarıyla ilgili 112-113. âyetlerini okuduğumuz 390. Kur'an Buluşmasının özeti ve video kaydı.
UTESAV organizasyonuyla düzenlenmekte olan Kur’an Buluşmalarının 390.
bölümünde konumuz, peygamberlerin mesajını etkisiz bırakmak için birbirleriyle
yardımlaşan insan ve cin şeytanları idi.
Bu konuda önemli bilgi ve uyarılar içeren En’âm sûresinin 112-113.
âyetlerinde şöyle buyuruluyordu:
Her peygambere insan ve cin şeytanlarını Biz böylece düşman ettik ki,
bunlar, aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler ilham ederler. Eğer Rabbin
dileseydi onlar bunu yapamazdı; onun için sen onları uydurduklarıyla baş başa
bırak.
Onlar bunu, âhirete inanmayanların gönülleri o yaldızlı sözlere
meyletsin, sonra ondan hoşlansınlar ve işlemekte oldukları kötülükleri işlemeye
devam etsinler diye yaparlar.
Dünyanın bir imtihan alanı olarak düzenlendiği gerçeğinden yola çıkarak
yaptığımız değerlendirmelerde, insanı gerek iyiliğe, gerekse kötülüğe
çağıranların bulunması ve bunların vaadleri arasında insanın özgür iradesiyle
bir seçim yapması gerektiği vurgulandı ve özetle şu tesbitler yapıldı:
İmtihan gereği,
hayra çağıran olduğu gibi, kötülüğe çağıran da olmalı.
Sadece hayra
çağırana imkân tanınsaydı, imtihan şartları gerçekleşmezdi.
İmtihan gereği her
iki tarafa da imkân tanınması sünnetullah olarak tanımlanan İlâhî kanunlar
cümlesindendir.
Yine imtihan
şartlarının gereği olarak, herkesin kendi cüz’î iradesiyle yerini tayin etmesi
gerekir. Her türlü delile rağmen iradelerini inkâr yönünde kullanmakta ısrar
edenleri imana zorlamaya hakkımız bulunmadığı gibi, zaten buna gücümüz de
yetmez.
Onlarla usulüne
uygun bir şekilde ve güzellikle tartışmaktan başka bir seçenek bize
tanınmamıştır. İnkârda ısrar edenlerle lâf dalaşına girmek ise Allah’ın ve
Resulünün bize gösterdiği yolu değil, onların yöntemlerini benimsemek anlamına
gelir ki, bu onları yola getirmediği gibi, en azından yöntem konusunda bizi
onların yoluna sevk etme tehlikesini taşır.
İmanı iman yapan şey
âhirete imandır. O olmazsa her şey anlamını kaybeder.
İnsanları tuzağa
düşmekten alıkoyacak en önemli ve etkili şey de âhirete imandır. İnsan, nefsanî
tercihlerinin ve davranışlarının âkıbetini düşündüğü zaman tehlikenin
büyüklüğünü kavrayabilir ve aklıselim ile bir karara varabilir. Eğer bu dünyada
herkesin yaptığı yanına kâr kalacak olsaydı bütün bunların ne anlamı olurdu?
Âhirete iman
olmazsa, diğer iman esaslarının da hiçbir değeri kalmazdı. Sadece “âhirete
iman” bile, diğer iman esaslarını zımnen bünyesinde taşımakta ve onlara delâlet
etmektedir. Onun için, birçok âyette mü’minler “Allah’a ve âhirete iman
edenler” veya “âhirete iman edenler” şeklinde tanımlanmıştır.
Bir yerde kötülüğün
yaygınlaşıp azdığını görecek olursanız, sebebini âhirete iman konusundaki
zaafta arayın. Kötülüğe giden yolu kapatmak için en etkili yöntem budur.
Allah’a ve âhirete iman ettiklerini söyleyen insanlar hakkında da bu konu
gözardı edilmemelidir. Eğer âhirete imana onların hayatına gerçekten hükmeden
bir kuvvete sahip olsaydı, herhalde bu kadar umursamaz şekilde kötülüklerin
içine dalmazlardı.
En’âm sûresinin 112-113. âyetlerini okuduğumuz 390. Kur’an Buluşmasına ait video kaydını buradan izleyebilirsiniz: