Onlar için dua edelim

Küresel bir virüs salgını herkesi kendi derdine düşürdü. Lâkin bu hengâmede herkesin derdiyle uğraşırken kendi derdini düşünemeyenler de var. Üstelik onların yakın bir gelecekte kendi dertlerini düşünebilecek hale gelmeleri de muhtemel değil. Önümüzdeki her gün, her hafta, her ay onların yükünü, yüküyle beraber maruz kaldıkları tehlikeleri daha da ağırlaştıracak. Ne zamana kadar? Kimse bilmiyor. Bizim elimizden gelen tek bir şey var: dua. Yer ve Gökler Rabbine yönelip de elimizi açtığımız zaman, onlar için de içimizden gelen en samimî duaları sunabiliriz Onun dergâhına, kendimiz için istercesine. Bu arada, onlarla hemhal olabilmek için, mesleğin içinden birisinin, yarım asra yakın bir hekimlik geçmişi bulunan İbrahim Erbıyık dostumuzdan aldığımız şu mektubu da zaman zaman hatırlayabiliriz:

Yrd. Doç. Dr. H. İBRAHİM ERBIYIK

Tam 45 yıldır beyaz gömlek giyen, ameliyatlarda bere, maske takan, 300binden fazla hasta görmüş, 30 binden fazla doğum yaptırmış, tecrübeli ama hâlâheyecanlı bir hekim olarak düşünce ve duygularımı “virüs düşünceleri” olarakyazmak istedim.

Yazımda “hekim” kelimesinin geçtiği her bölüm aynı zamanda diş hekimi, eczacı, hemşire, ebe, hastabakıcı, tıbbi sekreter, asistan, v.b. tüm sağlık personelini de içine almaktadır.

İlgililer ‘Evinize kapanın’, ‘Evinizden dışarı asla çıkmayın!’ diye orderverseler de bu talimatlar bazı meslek mensupları için geçerli değildir. Meselabiz hekimler, yani sağlık çalışanları her gün mesai saati başlamadanüniformamızı, beyaz gömleğimizi giyer, iş başında hazır olarak hastalarımızıbekleriz.

Tıp fakültesinin birinci yılında Askeri Tıbbiyede bize abilerimizin kitaplarımiras kalırdı. Onlardan birinde, bir cerrahi kitabında şöyle yazıyordu: Sodomedolorem, opus divinum. Bir italyan öz deyişi. Yani “Ağrı dindirmek Allah’ın sanatıdır.” Adına yemin ettiğimiz Hipokrat da, “Önce zararlı olma” (pirimumnon nocere) diye bizlere öğütlemişti. Mesleğimizi severek icra ederken bu sözhep kulaklarımızda çınlar. Ne demek zararlı olmak? Hep fayda için, hep şifaiçindir çabalarımız…

Aciller, hastane acil poliklinikleri, özel, kamu daha bir yoğun hasta akımınauğramakta. Enteresan! Basında hiç ‘Doktorun burnunu kırdı, hemşirenin saçınıçekti, hasta bakıcıya kurşun sıktı, Urfa’da cereyan eden olayda hasta tuğlayıhekimin kafasına vurdu” gibi, İstanbul Tıp Fakültesinde Dr. Göksel hocamızınpisi pisine öldürülmesi gibi hekime yönelik şiddet haberlerini çok şükürokumuyoruz son zamanlarda. Magandalar, tedaviye muhtaç mankafalar, en azındanvirüs salgını sürecinde aşağılık ruh dünyalarını dizginlemeyi başarabiliyorlardemek ki.

İnsanız! Hekim ve sağlık personeli meslektaşlarım adına bir çığlık bu.İnsanız. Hekimiz, ama once insanız. Mesleği gereği hastalanan, hastasındanmikrop kapan biz beyaz gömlekliler de strese, bunalıma, burn-out sendromunayani tükenişe maruz kalabiliyoruz.

Çok şükür ki insan kelimesinin kelime anlamını iyi biliyoruz: insan;kanıksayan, unutan, ülfet eden… Yaptığımız her sağlık gayretinden dolayıteşekkür beklemiyor, tıbbi yardımlarımızı unutuyoruz. Yapılan her türlü yanlışıda unutuyoruz. Evde TV başında vakit geçirmek kolay… Bu çileli mesleği kutsalkılan biraz da bunlar…

Yine de bir teşekkür, bir sağolun sözü duymak tükenişten çıkmamıza katkısağlayacaktır. Rüzgar hep kuru esmez. Yağmur da gönderilir. Bu virüs salgını dabaşka mikroplara yer açmak için çekip gidecekler. Bir zamanlar, çiçek, veba,taun ve sıtma kasıp kavuruyordu…

Kısacası beyaz gömleklileri dualarımızda unutmayalım, lütfen. Tümizleyenlerinize bağışıklığı harika günler diliyorum Sayın Şimşek.