ÜMİT ŞİMŞEK
Her gün, her mevsim, her zaman insanı dört bir yandan kuşatan dünya hadiselerinin en ağır maliyeti ömür cephesinde cereyan ediyor; ve bu maliyet hızını hiç kesmeksizin yükselmeye devam ediyor. Fakat bu telâfisi imkânsız ziyan, hemen hemen hiç kimsenin dikkatini çekmiyor.
Milyonlarca kişinin günleri radyo, televizyon veya internet başında “Yeni birşey var mı? Kim ne yapmış? Kim ne demiş?” gibi soruların bilmem kaç bininci cevabını aramakla geçiyor. Bu saatleri üst üste topladığımızda, her gün için yüzlerce insan ömrü karşımıza çıkar. Her Allah’ın günü, toplum olarak, yüzlerce insan ömrüne tekabül eden ve bir daha asla ele geçmeyecek olan bir “zaman” hazinesini, hiçbir zaman tatmin olmayacak basit merakların peşinde savuruyoruz. Ve bu kayıp, bir can kaybı yahut bir yaralanma hadisesi kadar dikkatimizi çekmiyor.
Harcadığımız ömürler karşısında satın aldığımız şey maliyeti karşılıyor mu?
Bu sorunun cevabı yine bir sorudan başkası değildir:
Hangi şey?
Ünlü düşünür Thoreau, bundan altı veya on iki sene sonraki haberleri bile şimdiden yazabileceğimizi söylüyor. Çünkü beşeriyet âleminde olup biten şeyler birbirinin tekrarından ibarettir; sadece olayların kahramanları değişir. Prensibi bir kere kavradıktan sonra aynı hadisenin bir milyonuncu tekrarını okuyup dinlemekle elimize geçecek olan nedir?
***
Boşa harcanan zamanlarla birlikte, önümüzden sessizce gelip geçen nice fırsatlar da heba oluyor. Kaybolan günler, yıllar ve ömürler, eğer bâki bir gaye için harcanmış olsaydı, biz bu zaman dilimlerine neler sığdırmazdık?
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
İnsan ömrünün bir dakikası bile, bâki bir gaye ile doğrudan veya dolaylı olarak ilgisi bulunmayan şeylere harcanmayacak kadar değerlidir. Zira bâki bir hayat bu fâni hayatın sayılı dakikaları ile kazanılacaktır; bu ticaretin bundan başka sermayesi yoktur. Bu sermaye bu bâki netice için harcandığı takdirde, fâni dünya âhiret âleminin kendisi kadar değer kazanır. Bir hazinenin kapısını açacak olan anahtar, hazine kadar değerli sayılmaz mı?
Gelip geçici bir ömrü ebedî bir âlemin çekirdeği olarak bize armağan eden Yer ve Göklerin Rabbi, sonsuz rahmetiyle o çekirdeğin içine de nice çekirdekler yerleştirmiştir. O sayede, bir fâni ömrün içindeki zaman dilimleri bazan bir ömür kadar bereketlenir. İçinde bulunduğumuz mübarek aylar ve onların içindeki mübarek geceler, böyle bereketli zaman dilimlerindendir. O mübarek vakitlerin bir saatiyle insan nice günlerin, bir gün veya gecesiyle nice ayların, hattâ senelerin mahsulünü devşirebilir. Bunun tersi de aynı ölçüde geçerlidir:
Böyle zamanlarda insan bir saat içinde günlerin, bir gün veya gece içinde ayların, hattâ senelerin kazancından mahrum kalabilir. Oysa aynı insan, dünya hayatında kârlı bir alışverişi kılpayı kaçıracak olsa dünyası başına yıkılmaktadır.
***
Mübarek gün ve gecelerin bir diğer güzelliği, bütün İslâm âlemince yaşanmalarıdır. O bereketli zamanlarda bütün ümmetin bir gayeye teveccühünden, dua ve ibadetlerinden hasıl olan bir feyiz ve nurun tesirini hepimiz üzerimizde hissetmişizdir. Bu tabloların semâ ehli tarafından imrenilerek seyredildiğinde şüphe yoktur. Böyle zamanlarda bir insan için en büyük talih, semâ cânibinden çekilen o fotoğrafların içinde yer alabilmektir. Son yılların modasına uyarak mübarek gün ve geceler hakkında bid’at fetvâları üretenlerin çıkardığı toz duman sizi aldatmasın. Farzımuhal, onların iddialarında bir hakikat payı bulunmuş olsaydı bile, bu tür gevezeliklerle hebâ olacak bir geceyi bütün ümmetle beraber Allah’ın zikri ve ibadetiyle geçirmek, yine binlerce defa daha kârlı ve akıllı bir iş olurdu!
İçinde bulunduğumuz günler, haber orucuna başlamak için en elverişli günlerdir. Buna cesaret edebilenler, dünyanın fâni ve faydasız hadiselerinden uzak geçirecekleri birkaç gün sonunda üç şeyi birden fark edeceklerdir:
(1) Onlar ilgilenmedi diye dünya batmamıştır.
(2) Dünya yine aynı dünyadır; aradan geçen zaman içinde birşey kaçırılmış değildir.
(3) Bu süre içinde olup bitenlerden habersiz kalmakla ilim ve irfan yönünden hiçbir kayıp yaşanmamıştır.
***
İlâhî rahmetin gittikçe artan bir hızla coştuğu bereketli günlerden geçiyoruz. Mübarek Regaib gecesiyle ve Üç Aylarla başlayan, Ramazan yaklaştıkça feyiz ve bereketi yoğunlaşan, nihayet Ramazan’da ve en nihayet Kadir Gecesinde zirveye ulaşarak bir gece içinde 80 senenin mahsulünü veren zamanlardır bunlar. Bu günleri ve geceleri nasıl değerlendirebiliyorsanız, değerlendirin. Fakat bu arada zamanınızın bir bölümünü “zaman muhasebesine” ayırmayı ihmal etmeyin. Kasasına gireni ve çıkanı kontrol altında tutmak, akıllı bir tüccarın en önemli özelliğidir.
Bir de, fâni dünyanın haberlerinden olabildiğince uzak kalmaya bakın. Bu konuda iç ve dış dürtülere karşı kahramanca direnin. Bakarsınız, bu sayede keşfedeceğiniz huzur ve bereket iklimleri tiryakilik yapar ve oralardan dönmek istemeyebilirsiniz.