Gelecek zamanların büyüsü, insanların hülyalarını her zaman etkisi altında tutmuştur. Her çağın insanı, istikbal hakkında hayal kurarken, hep o meçhul zaman diliminin insan nesline sunacağı imkânlar üzerinde yoğunlaşmış ve hayalini kurduğu istikbalde yaşayacak olan hemcinslerine imrenip durmuştur. Böylece, her çağın insanı, daha önceki nesillerin rüyasındaki bir zamanı yaşarken, bir yandan da, sürüp giden bir insanlık rüyasının bir sonraki bölümünü kendi hayal gücünde inşa etmeye çalışmıştır. Bizim yaşadığımız günler de, hiç kuşkusuz, bizden öncekilerin tatlı hülyasıydı. Bu hülyaları şekillendiren ise, büyük ölçüde, teknolojiden, âletlerden, makinelerden, insan uygarlığının icadı olan harikulâde imkânlardan ibaretti. Uygarlık ilerledikçe evvelki çağların pek çok imkânsızı mümkün hale gelecek, insanlık olağanüstü beceri ve imkânlarla donanacak, refah artacak, dünyanın en köklü sorunları birer birer ortadan kalkacaktı.
***
Modern insanın paradoksu: Mutluluğa ulaşmak için maddî refah peşinde koşuyor. Bunun aracı olarak da çok para kazanmaya çalışıyor. Sonuçta hem borcu artıyor, hem huzursuzluğu. Mutluluk ise hâlâ biraz daha ötede; ona yetişmek için daha fazla para kazanmak gerekiyor. Joe Dominguez ile Vicki Robin, Amerikalı ve Kanadalılar arasında yürüttükleri 1000’den fazla kişiyi kapsayan anketlerinde, insanlardan, mutluluk düzeylerini 1’den 5’e kadar uzanan bir tablo içinde işaretlemelerini istediler. Bu anket kimler arasında ve ne zaman tekrarlansa, her defasında çıkan sonuç, hiç değişmez bir biçimde, “Fena sayılmaz” anlamına gelen 3 rakamının biraz altına isabet ediyordu. Ve bu cevap, kişinin geliri 1000 doların altında da olsa, 4000 doların üstünde de olsa hiç değişmiyordu! Daha da ötesi, bu insanlara “Mutlu olmak için neye ihtiyaç duyuyorsunuz?” sorusu yöneltildiğinde, yine bütün gelir grupları içinde aynı oranda insanlar “Daha fazla paraya” cevabını veriyordu. Yani, insanlar, gelir seviyesi ne olursa olsun mutluluktan aynı düzeyde paya sahiptiler ve hepsi de sahip olduğundan daha fazla paraya ihtiyaç duyuyordu.
Bir başka yazar, Lewis Lapham ise, uzun yıllar boyunca buna benzer bir soruyu Amerikalılara sorup durdu: “Bağımsızlık Bildirgesinde vaad edilen Amerikan Rüyasına ulaşmak için ne kadar paraya ihtiyacınız var?”
Onun aldığı cevaplar da hem birbirine, hem de Dominguez ve Robin’in aldığı cevaplara benzer cinsten idi. Herkes, gelirinin iki katını istiyordu. Yılda 15 bin dolar kazanan 30 bin dolar, yılda 1 milyon dolar kazanan 2 milyon dolar kazandığı takdirde ikisinin de dünyada başkaca bir derdi kalmayacaktı!
Bu anketler bizi iki önemli soru ile karşı karşıya getiriyor:
Soru 1: Eğer yoksulluk sınırının altındaki bir insanla zenginlik sınırının üstündeki insanın mutluluktan nasibi de, paraya olan ihtiyacı da aynı düzeyde ise, zengin olmakla fakir kalmak arasında ne fark vardır?
Soru 2: Uygarlık, bütün imkân ve servetleriyle modern insana ne kazandırmıştır?
— Sade Hayat’tan
Kitabı bu adreslerden veya diğer internet kitapçılarından temin edebilirsiniz:
https://www.kitapoba.com/sade-hayat
https://www.kitapyurdu.com/kitap/sade-hayat/388018.html