"Siz kendinize bakın" sözünden ne anlamalıyız?


Mâide sûresinin 105-108. âyetlerini okuduğumuz 329. Kur’an Buluşmasının özeti ve video kaydı.

UTESAV organizasyonuyla gerçekleşmekte olan Kur’an Buluşmalarının 329. bölümünde okuduğumuz âyetlerle iki önemli konu üzerinde yoğunlaştık. Bunlardan birincisi zaman zaman yanlış anlamalara konu olmuş önemli bir ilkeyi ders veriyor, diğeri de ayrıntılı tarifleriyle kul hakkının Allah katında ne kadar saygın bir yere sahip olduğunu bize gösteriyordu.

Buluşmada ilk olarak okuduğumuz Mâide sûresinin 105. âyeti şu mealde idi:

Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Siz doğru yolda olduğunuz müddetçe, sapıtanlar size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır; yapmakta olduklarınızı O size haber verecektir.

Bu âyet-i kerimeyi Kur’ân’ın çok önemli emirleri arasında yer alan “emr-i bilmaruf ve nehy-i anilmünker” ilkesi ışığında mütalâa etmek gerekiyordu. Konuyla ilgili diğer âyetler, hadisler ve Sahabe uygulaması da bu konuyu iyice açıklığa kavuşturuyordu. Örnekleriyle ele aldığımız bu açıklamaların özeti ise, bir Tâbiîn âlimine ait olan şu sözde yer alıyordu:

“Ma’rufu emredip münkeri yasakladığın zaman, sen doğru yolda oldukça kimsenin sapması sana zarar vermez.”

Buluşmanın ikinci önemli konusunu teşkil eden vasiyet şahitliği ile ilgili hükümler ise 106-108. âyetlerde şu şekilde yer alıyordu:

Ey iman edenler! Sizden birine ölüm gelip çattığında, vasiyet ederken, aranızdaki şahitliği, sizden adalet sahibi iki kişi ile yerine getirin. Yahut yolculuğa çıktığınızda ölüm musibeti başınıza gelirse, sizden olmayanlardan iki şahit bulursunuz. Onlardan kuşkulanırsanız, namazdan sonra onları alıkoyun ve “Akrabamız bile söz konusu olsa, yeminimizi hiçbir menfaat karşılığında değiştirmeyeceğiz ve Allah’ın emaneti olan şahitliği gizlemeyeceğiz; bunu yaparsak günahkârlardan oluruz” diye Allah adına yemin ettirin.

Bu şahitlerin yalan günahını işledikleri ortaya çıkarsa, hakları yenen ölü yakınlarından iki kişi onların yerini alsın ve “Bizim şahitliğimiz onların şahitliğinden daha doğrudur. Biz kimsenin hakkına tecavüz etmedik; edersek zalimlerden oluruz” diye Allah’a yemin ettirin.

Bu usul, onların şahitliği hakkıyla yapmaları veya kendi yeminlerinden sonra başkalarının yeminlerine başvurulacağından korkmaları için daha uygundur. Allah’tan korkun ve kulak verin. Çünkü Allah fasıklar güruhuna yol göstermez.

Bu âyetlerde öğretilen hususlarla ilgili olarak yaptığımız tesbitleri şu noktalarda özetledik:

Allah Teâlânın kullarına bahşettiği haklar, titizlikle korunması emredilmiş haklardır. Büyük olsun, küçük olsun, hiçbir hak ihlâli Allah’ın mahkemesinde küçük görülmez. Gerek miras bırakan kişi, gerekse vârisler açısından herkesin hakkı Kitapta açıklanmış ve korunmuştur. Ölen kimsenin nasıl olsa mezardan kalkıp da kimseden hesap soramayacağını düşünüp vârislerin bir kısmını mağdur edecek yollara tevessül edenler, insanlar önünde küçük düşmekten kurtulsalar dahi Allah’ın azâbından kurtulamayacaklarını – eğer Allah’a ve âhiret gününe imanları varsa! – iyi düşünmelidirler.

Daha ilk âyetlerinde defalarca adalet üzerine vurgu yaparak başlayan Mâide sûresi, miras ile ilgili bir ayrıntıya da burada bir sayfaya yakın yer vermek suretiyle, mü’minlerin hayatında en küçük bir hak ihlâlinin dahi hoş görülemeyeceğini bu suretle bir kere daha göstermiştir.

Allah için yapılacak şahitliğin önemi ve değeri de bu vesileyle bir kere daha ortaya çıkmış bulunuyor.

Mâide sûresinin 105-106. âyetlerini okuduğumuz 329. Kur’an Buluşmasına ait tam video kaydını buradan izleyebilirsiniz:

UTESAV organizasyonuyla gerçekleşen ve daha önce MÜSİAD Genel Merkezinde yapılan Kur’an Buluşmaları, salgın sebebiyle bir müddettir https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden Cumartesi günleri 07:30’dan itibaren canlı olarak yayınlanıyor. Kur’an Buluşmaları ile ilgili gelişmeleri kaçırmamak için bu sayfaya abone olabilirsiniz.


Sitede yayınlanan yazılardan ânında haberdar olmak için
bizi Twitter’da takip edebilirsiniz:

twitter.com/umit_simsek