Bir şey için yaşamak

Bir ideal sahibi olmak, insana hayatındaki fazlalıkları atma
imkânı sağlar. Can alıcı soru ise: Bu ideal, uğrunda bir ömür
harcamaya değer mi?


Jay Fine adlı fotoğrafçının ideali, Hürriyet Abidesine yıldırım düşerken resmini çekmekti. 40 yıllık çabalarının sonucuna 2010 yılında bir Eylül akşamı kavuştu. O akşam çektiği 81 fotoğraftan birinde, Fine’ın bir ömür boyu peşinde koştuğu görüntünün ta kendisi yer alıyordu.

Todd Carmichael adındaki Amerikalının hayali ise Güney Kutbuna yardımsız ve yaya olarak tek başına ulaşmaktı. Onun hayali de 2008 yılının sonlarında gerçekleşti. Carmichael 1100 km’den daha uzun olan bu zorlu yolu 39 günde geçerek, en kısa zamanda tek başına Güney Kutbuna ulaşan ilk adam ünvanını kazandı.

Arizona’lı Susanne Eman da yıllardır dünyanın en şişman kadını olmak için mücadele veriyor. Halen 300 kilo sınırını aşmış bulunan Eman, hayat gayesi olan 700 kiloya ulaşmak için bütün gün tıkınıyor ve tıkındıklarının kendisini değilse de resimlerini sosyal medyadaki takipçileriyle paylaşıyor.[1]

Klaus ve Margaret Frentzen ile Doris Madry’nin ortak hayalleri ise Concorde ile uçmak idi. Yıllarca boğazlarından kısarak bunun için para biriktirdiler. Fakat hayatlarının en büyük gayesine kavuştuklarında, yaşanacak bir hayat kalmamıştı. Bindikleri Concorde düştü ve öldüler.

***

Hayatlarında bir gaye takip eden insanların şu veya bu şekilde gayelerine ulaşabildiklerine dair örnekler hiçbirimizin yabancısı değildir. Burada önemli olan, bu gayelerin ödenecek fiyata değip değmeyeceği sorusudur. Zira bir ideal, fiyat olarak insandan bütün sermayesini ister. O da insanın ömrüdür.

İdealler insandan hayatını ister; buna karşılık, onun hayatını fazlalıklardan temizler. Niçin yaşadığını bilen bir insanın hayatında herşey o ideale göre bir yer ve değer alır. Fakat zamanımızın oyuncakları, ya insanın bir ideal sahibi olmasını bütünüyle engelleyecek, ya da az çalışıp çok kazanmak, gününü gün etmek, şöhret ve servet peşinde koşmak gibi şeyleri ideal kılığına sokup ona yutturacak şekilde düzenlenmiştir. Bütün bu oyuncakların ve tuzakların cazibesine kapılmaksızın ömrünü kendisine veya başkalarına yarayışlı bir gayeye vakfedebilen kimse gerçekten bahtiyar bir insandır.

 ***

Çoğumuzu bir ideal sahibi olmaktan zamanımızın oyuncakları engelliyor. İşte burada bir fasit daireyle karşılaşıyoruz:

Bu oyuncaklar ideal peşinde koşmaya fırsat bırakmıyor; idealimiz olmayınca da onların hayatımızı işgal etmesine engel olamıyoruz.

Bu fasit daireyi her iki taraftan da kırabilirsiniz. Fazlalıklarından arındırdığınız bir hayat, kendisine anlam kazandıracak bir ideal arayışına doğal olarak girecektir. Fakat önce hayat gayenizi belirlemek daha kolaydır; niçin yaşadığınızı bildiğiniz zaman, hayatınızın geri kalan kısmını doldurma ve düzenleme işini bu ideale bırakmış olursunuz.

İdeal sahibi olmak, insanın yaratılış amacını keşfetmesi demektir. İnsan neslinin yaratılış amacı, genel olarak, “Allah’a kulluk etmek” şeklinde tanımlanmıştır (Zâriyât, 51:56). Kulluğunu ne şekilde ve nasıl bir zenginlik içinde Rabbine sunacağını ise, kaderin ona nasip ettiği yetenekler ve hayat şartları gibi unsurları dikkate almak suretiyle, kulun kendisi bulacaktır.

Bu konu ne zaman açılacak olsa, yıllar önce özürlü çocuklar hakkında düzenlenen bir televizyon programını hatırlarım. Programa katılanlardan biri de, kendisini özürlü çocukların problemlerine adamış bir hanım idi. Bu hanımın özürlü bir çocuğu vardı; onun problemleriyle uğraşırken kendisini bu gönüllü çalışmaların içinde bulmuştu. Macerasını anlatırken, “Sonunda Allah’ın beni bunun için yarattığını anladım” diyordu. Bu hanım, sadece kendi hayat gayesini keşfetmekle kalmamış, bunu yaparken bir felâketi mutluluğa çevirmenin yolunu da bulmuştu.

***

Bu dünyaya gelen her bir canlı, bir gayeyle gelir; giderken de ardında bir iz bırakır. Bir karıncanın arkasında bıraktığı dünya, karınca kararınca temizlenmiş bir dünyadır. Arının altı haftalık bir ömürden sonra geride bıraktığı dünyada ise 50 gram bal farkı vardır.

Eğer insan, kendisine verilmiş olan imkân ve yeteneklerle mütenasip bir iz bırakmak üzere gönderildiği bu dünyadaki sayılı günlerini söz etmeye bile değmeyecek amaçlar peşinde heba edecek olursa, arının da, karıncanın da çok gerisinde kalmış olur.

-- Ümit Şimşek

***

Son Devir, Ekim 2012



[1] Susanne Eman hakkındaki en son haberler onun 330 kilo civarında bulunduğunu bildiriyor. Bkz. https://ventsmagazine.com/2022/02/20/why-susanne-eman-eats-so-much/