Sevgiye bir çağrıdır her varlık ve her güzellik.
“Gel, beni sev” der kendi halince.
Ama ele geçmez, geçse de durmaz.
Dursa da, bütün bir kalbi dolduran o sevgi seli, bir küçücük varlıkla sükûn bulmaz.
Besbelli ki kalb, daha ötede birşeyler ister sevmek için, bağlanmak için.
***
Niçin dünya bu kadar güzel? Niçin sevilir bütün güzeller?
Ve niçin sevmekle doymaz insan? Niçin koca dünya bir kalbi dolduramayacak kadar küçük kalır?
Çünkü sonsuz bir sevgi barınır kalbde. Sonsuzun yanında dünya da küçük kalır. Bir sevdi mi insan, gözünde ne dünya kalır, ne içindekiler.
Öyleyse sonsuz sevgiye lâyık olan kim?
Bir küçük kuş mu? Bir sarıçiçek mi? Göklerde ve yerdekilerden hangisi?
Yoksa, göklerde ve yerdeki bütün güzelliklerde eserini gösteren sonsuz ve münezzeh bir güzellik mi?
***
Bir yeşil tomurcuktan kat kat güzelliklerle fışkıran bir gül goncası “Gel, beni sev” diyorsa eğer:
“Beni böyle yaratanı sev” demektir o.
“Beni böyle sevdireni sev” demektir o.
Gökkubbeyi dolduran yıldızlar ışıl ışıl tebessümleriyle “Bizi sev” diyorsa eğer:
“Bizi semâya inci taneleri gibi dizeni sev” demektir o.
***
Sevgiye bir çağrıdır her varlık ve her güzellik.
Onlardan her biri, sonsuz ve münezzeh bir güzelliği anlatır kendi halince.
Onu anlatmak için bir dil yetmez, binlerce dil yetme, hattâ kâinat da yetmez.
Her sevgi, Onun sevgisinden bir iz taşır, Onun kullarına olan muhabbetini dile getirir, Onun nasıl bir sevgiyle sevilmeye lâyık olduğunu anlatır kendi halince.
Yine de yetersiz kalır.
Fakat kâinata sığmayan bir sevgiyi hissetmek için bir kalb yeter:
Eğer paslanmamış, mühürlenmemiş, yanlış sevgilerle parçalanmamışsa…
-- Ümit Şimşek