BBC Kızıl Çin’in temerküz kamplarında yaptığı mülâkat ve gözlemlerden oluşan bir belgesel yayınladı.
BBC muhabiri John Sudworth imzasını taşıyan belgesel, her ne kadar Kızıl Çin yöneticilerinin sıkı denetimi altında ve ancak seçilmiş birkaç kampta, seçilmiş birkaç Batılı gazeteciye verilen izin çerçevesinde gerçekleşmiş olsa da, arka planda yatan büyük bir mezalimin varlığını kesin bir şekilde gösteriyor.
“Çin’in Toplama Kampları” başlıklı belgeselde yer alan görüntüleri, BBC, “Çin’in dünyaya göstermek istediği görüntüler” olarak niteliyor.
Çinli yöneticiler, bu temerküz kamplarındaki tutukluları “öğrenci” olarak niteliyor ve bunların “kendi istekleriyle aşırı düşüncelerden uzaklaştıklarını” iddia ediyor.
Muhabir, tutuklulardan birisine “Burada olmak senin tercihin mi?” diye sorduğunda, tutuklu bir an düşündükten sonra “Radikal düşüncelerden ve terörizmden etkilenmiştim” cevabını veriyor.
Bu soru-cevap da dahil olmak üzere bütün röportajlar, yöneticilerin dikkatli gözetimi altında gerçekleşiyor.
Muhabirin “Buraya gelmek istemezlerse ne olur?” sorusunu, yetkili “Böyle bir olaya rastlamadık” şeklinde cevaplandırıyor, arkasından da ekliyor: “Onları buraya gelmeye ikna ederdik.”
Belgesel, burada olup bitenleri, “Din ve kültürel aidiyetin yeri, yeni bir tür bağlılıkla değiştiriliyor” şeklinde özetliyor.
Temerküz kampları “kamusal alan” sayıldığı için, buralarda namaz kılmak da kesin olarak yasaklanmış bulunuyor.
Beyin ayıklama
Belgeselde, koğuş duvarlarından birinde “Kalbim, lütfen dayanmaya devam et” şeklinde bir duvar yazısından söz ediliyor, ancak, bu yazıyı yazanın kimliği hakkında ipucu vermemek için yazı ekrana getirilmiyor.
Tutukluların onar kişilik koğuşlarda kaldığı temerküz kamplarına giren kimsenin kaç ay veya kaç yıl burada kalacağını kimse bilmiyor.
BBC ekibinin gezdiği bölümlerden birisi de “konukseverlik hizmeti sınıfı” olarak takdim ediliyor. Bir yetkili, tutukluların burada 2-4 ay arasında değişen bir zaman içinde yatak yapmayı öğrendiklerini anlatıyor. Bu arada, “Kafalarındaki aşırı düşünceleri değiştirmeye çalışıyoruz” diye ekliyor.
Muhabirin “Biz buna beyin yıkama diyoruz” şeklindeki sözlerine, yetkili, “Ama biz kafalarındaki düşünceleri tam olarak değiştirmiyoruz, sadece aşırı düşünceleri ayıklıyoruz” şeklinde cevap veriyor.
Kızıl Çin’in olağanüstü kabiliyeti!
Yöneticiler, bu kamplara getirilen kimselerin suçlu değil, “suç işleme kabiliyetine sahip kimseler” olduklarını söylüyor ve Çin’in, “bu kimselerin suçlu olma ihtimalini öğrenebilme kabiliyetine” sahip olduğunu BBC ekibine anlatıyorlar.
“Bazı insanlar, cinayet işlemeseler dahi, katil olma potansiyelini gösterirler” diyor bir Kızıl Çinli yönetici. Ve arkasından soruyor:
“Sizce bunların suç işlemelerini mi bekleyelim?”
Röportajların arka planı
BBC’nin belgeselinde, telefonunda whatsapp bulunduğu için Kızıl Çin temerküz kamplarına yolu düşen ve şu anda Kazakistan’da yaşayan Rahime Şenbay adlı bir Uygur ile yapılan röportaj da yer alıyor. Bu röportajda Rahime haftalarca elleri ve ayakları kelepçeli olarak tutulduğunu, dayak ve elektrik şoku gibi işkenceler geçirdiğini anlatıyor ve “Ziyaretlerden önce bizi ‘Konuşursanız çok daha kötüsüne göndeririz’ şeklinde uyarırlardı” diyor ve ekliyor:
“Bu yüzden herkes korkuyor ve söylenilenleri yapıyordu. Dans ve şarkı söylemek de buna dahil.”
Temerküz kampları uzaydan nasıl görünüyor?
BBC, bu arada, gazetecilik ödevini de tam olarak yapmış olduğunu gösteriyor ve Kızıl Çin temerküz kamplarının uydu fotoğraflarını ekrana getiriyor. Bu fotoğraflarda, gözetleme kuleleri, yüksek duvarlar, dikenli teller, parmaklıklar gibi unsurların varlığı açıkça görülüyor. Ancak, BBC ekibinin ziyaretine açılan kamplarda gözetleme kuleleri ve tesis içi parmaklıklar gibi unsurların daha önce var olduğu halde ziyaret öncesinde kaldırıldığı ve boş egzersiz alanlarının spor sahasına çevrilmiş bulunduğu dikkat çekiyor.
Son yıllarda bu temerküz kamplarının sayısında büyük bir artış olduğu da belgeselde kaydediliyor.
BBC, gazeteciliğinin yanı sıra, İngilizliğini de hiçbir zaman unutmadığını, belgeselin bir yerine sıkıştırdığı bir ifade ile bize hatırlatıyor.
Şu anda İslâmın kendisine şüphe ile bakıldığını kaydeden belgesel, uzun zamandır Çin işgaline karşı özgürlük mücadelesi veren Doğu Türkistan için “Bir ara ayrılıkçı şiddetin adresi olmuştu” yakıştırmasında bulunuyor.
Yine de bu kadarı için teşekkür etmekten başka kendimizde bir hak göremiyoruz.
Çünkü “Türkiye Cumhuriyetinin yayın organları bu kadarını da yapabiliyor mu?” diye soracak olurlarsa ne cevap vereceğimizi bilemiyoruz.
***
İlk yayın tarihi: 20 Haziran 2019