Kum şeytanı yok, medya şeytanları var



Meteorolojik bir olay, Batı’nın çanak yalayıcısı medya tarafından dilimize “dust devil”in tercümesi olarak “kum şeytanı” şeklinde sokulmak isteniyor.

İnançlı olarak bildiğimiz medyanın da bir kısmı, maalesef, bu deyimi sorgulamadan ve araştırmadan, aynen onlardan iktibas ederek sütunlarına alıyor.

Bu olay, havacılık meteorolojisinde “kum hortumu” yahut “küçük kum fırtınası” olarak bilinen hadiseden başkası değildir.

Batılıların meteorolojik bir olayı şeytanın adıyla birlikte anması, onlar açısından yadırganacak bir durum olmayabilir. Ancak göklerde ve yerde olup biten herşeyin bütün ayrıntılarıyla Allah’ın tasarrufunda olduğuna iman eden Müslümanlar için, başlı başına bir Tevhid delili ve tefekkür vesilesi olan bir meteorolojik hadiseyi ibret ve hikmet gözüyle seyretmek yerine şeytanın adıyla anmak, Rabbine karşı açık bir nankörlükten ve kendi inançlarını reddeden bir dili kullanmaktan başka ne anlam taşıyabilir?

Oysa rüzgâr, Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyetinde, Allah’ın şekilden şekle soktuğu, bir rahmet müjdecisi olarak gönderdiği, bulutları taşıttığı, bazan da azgın kulların tedibinde bir azap âleti olarak istihdam ettiği musahhar bir memur ve bir Tevhid âyeti olarak tanıtır. İmanında hassasiyet sahibi olan Müslüman kardeşlerimizin dikkatlerine, medya şeytanlarının tuzaklarına düşmemeleri için, bu âyetlerden birkaç tanesini numune olarak sunuyoruz:

Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün birbirini izlemesinde, insanlara yararlı şeylerle denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirdiği suda, o suyla ölmüş yeryüzünü diriltip üzerinde her türden canlıyı yaymasında, gökle yer arasında emre boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları şekilden şekle çevirmesinde, aklı eren bir topluluk için âyetler vardır.
Bakara, 2:164

Rüzgârı rahmetinin önünde müjdeci gönderen de Odur. Nihayet o rüzgâr ağır bulutları yüklendiğinde,  Biz onu ölü beldelere gönderir, sonra ondan suyu indirir, o suyla da yerden her türlü ürünü çıkarırız. Ölüleri de kabirlerinden Biz böyle çıkaracağız. Umulur ki düşünür ve ibret alırsınız.
A’râf, 7:57

Sizi karada ve denizde seyahat ettiren de Odur. Öyle ki, siz gemilere binmişken, o gemiler de hoş bir rüzgârla akıp gider ve yolcuları bununla ferahlanırken bir fırtına kopar, her taraftan dalgalar hücum eder. Onlar da dalgalarla kuşatıldıklarını görünce, sadece Allah’a yönelmiş bir inançla dua ederler ve “Bizi bundan kurtarırsan, and olsun ki şükredenlerden olacağız” derler.
Yunus, 10:22

Biz aşılayıcı rüzgârlar gönderdik,  gökten bir su indirip sizi suladık. O suyu hazinelerde saklayan siz değilsiniz.
Hicr, 15:22

O Allah ki, bulutları kaldırsın diye rüzgârları gönderir; sonra o bulutları gökte dilediği gibi yayar ve parçalara ayırır. Derken aralarından yağmur tanelerinin çıktığını görürsün. O yağmuru dilediği kuluna gönderdiğinde, birden seviniverirler.
Rum, 30:48

Âd kavminde de ibretler vardır. Onların üzerine de Biz köklerini kazıyan rüzgârı göndermiştik.

Bir rüzgâr ki, dokunduğu herşeyi küle çeviriyordu.
Zâriyât, 51:41-42

Bu âyetlerin yanı sıra, “kum şeytanı” tabirini bilerek veya bilmeyerek kullananların durumunu da kapsamı içine aldığında şüphe olmayan şu âyet-i kerimeyi de okumadan geçmeyelim:

Rablerini inkâr edenlerin hali, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şey ellerinde kalmaz. En büyük aldanış işte budur.
İbrahim, 14:18