Kadınlarla iyi geçinelim



Onlarla güzellikle geçinin. Onlardan hoşlanmayacak olsanız da, bakarsınız, Allah, sizin hoşlanmadığınız birşeyde nice hayırlar yaratmıştır.
Nisâ sûresi, 4:19
ÜMİT ŞİMŞEK
“Allah’ın hanım kullarını mescidlerden alıkoymayın” buyuran Resulullahtan on dört asır sonra kadınların camilere gitme hakkının bulunup bulunmadığını tartışıyor olmamız hiç de iftihar edilecek bir durum ortaya çıkarmıyor. Gerçi çoğunluk bu tartışmaları aşmış durumda; fakat ne kadar azınlıkta da kalsa bazı zihinlerin cami kapılarını kadınlara kapalı tutma konusundaki kemikleşmiş inanışları, belki de bir ibret vesilesi olarak kıyamete kadar devam edeceğe benziyor.
Bu işin en garipsenecek tarafı, kadınların başka bir yere değil, camilere ve ilim meclislerine gitmesi söz konusu olduğunda itirazların yükselmesidir. Kadınlar çarşıya çıkabilir, pazarda ve marketlerde alışverişini yapabilir, lokantada yemek yiyebilir, otobüse, minibüse, vapura, trene binebilir; bu konuda en katı olanlarımızın dahi eşlerini veya çocuklarını bu yerlerin birkaçında rahatlıkla görebilirsiniz. Fakat Allah’ın mescidlerinde, kendilerine ayrılmış olan yerde, Allah’ın ve Resulünün çizdiği sınırlar içinde ibadet etmeye veya ilim ve hikmet aramaya kalkacak olurlarsa, işte bu problem olur!
Kadınlar için evlerinin mescidlerden daha hayırlı olduğu söylenecekse, genel mânâda bu doğrudur. Fakat hangi ev? Camide huşû içindeki bir namazı yahut faydalı bir vaaz veya sohbeti bırakıp evinde televizyonla baş başa kalan bir hanım gerçekten hayırlı bir iş mi yapmıştır? Kaldı ki, evlerin daha hayırlı oluşundan camilerin ve ilim meclislerinin şerli olduğu sonucunu çıkarmak da hiçbir aklıselim sahibinin aklından geçecek bir şey değildir.
***


Kadınların camilerden uzak tutulması yüzünden ödemek zorunda kaldığımız bazı faturalar da var.
Kadınların büyük ölçüde cahil bırakılmış olması, bu faturalardan belki de en ağır olanıdır. Bundan önce oturduğum mahallemin imamı Hasan hoca, vaazları kadınların da takip edebilmeleri için, onlara ayrılan bölüme ekran koydurduğunu anlatmıştı. Fakat ekran fazla uzun ömürlü olamadı; çünkü “Bizi erkekler görüyor” diye panikleyen kadınlar ekranın üzerini pardesüyle örtmüşlerdi!
Bir başka camide de, hoparlör kadınlara mahsus bölümün tam ortasında bulunduğu için, hoparlörü imam zanneden bir bayan, kimseyi onun önüne geçirmiyor, teravih cemaati de salonun yarısına sığışmak zorunda kalıyordu!
Cami görevlileri gözlerinin önünde cereyan eden hadiselere müdahale edebiliyorlar; fakat kadınlar bölümünde olup bitenleri görme imkânları bulunmadığı için, ya bunlardan hiç haberdar olmuyorlar, veya haberdar olsalar da zamanında müdahale edemiyorlar, etseler de kadınlar kendi başlarına kaldıklarında yine bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Bu durum, Başkanlığın ve müftülüklerin özel ilgisini gerektiren bir problem olarak ortada duruyor. Pratik bir çözüm olarak, camilere bayan görevlilerin tayin edilmesi veya imam ve müezzin eşlerinin eğitilerek yetkilendirilmesi düşünülemez mi?
***
Kadınları camilere çağıran Diyanet İşleri Başkanlığının bu teşebbüsü, istikrarlı bir şekilde sürdürüldüğü ve bazı müşahhas adımlarla da desteklendiği takdirde, bundan beklenecek ilk netice, cehaletin izalesi olacaktır—gerçi bu kadarı da bazılarımız için yeteri kadar korkutucudur. Biz Hz. Ömer değiliz ki, “Bu ümmetin kadınları da Ömer’den daha bilgili” diyecek fazilet ve cesareti gösterebilelim. Fakat ne kadar korkutucu da olsa, çok uzak olmayan bir gelecekte erkeklerle kadınlar arasındaki ilim farkının büyük ölçüde kapanacağına, hattâ tersine bile dönebileceğine dair alâmetler göz ardı edilebilecek gibi değildir.
Genç nesillerde, ilme yaklaşım bakımından kızların daha ileride olduğunu gözlüyoruz. Erkekler daha ziyade sosyal faaliyetleri ve ses getiren ortamları tercih ederken, kızlar kitap başında daha çok zaman harcıyor ve uzun ve disiplinli çalışmalara sabırla katlanıyorlar. (Asr-ı Saadetten sonra buna benzer bir durum görülmüş, Araplar kendilerini devlet idaresine lâyık telâkki ederek ilim sıralarında dirsek çürütmeye tenezzül etmeyince, ilim kölelerin eline geçmiş ve onlara efendilerinin üzerinde bir mevki kazandırmıştı.)
Diğer yandan, ABD’de her yıl İslâma giren 20 bin kişiden beşte dördünün kadın olması da, kim hangi sebebe bağlarsa bağlasın, aynı istikamette bir dünya gerçeğini gözlerimizin önüne seriyor. (Bu konudaki NBC haberi için bkz: http://www.dailymotion.com/video/x2tys8_nbc-news-20000-americans-convert-to_news)
Bu çizgiyi ileriye doğru uzattığımızda, bugüne nisbetle çok daha fazla kadın nüfuzu altındaki bir istikbalin bizi beklediğini söyleyebiliriz. Böyle bir durumda, şimdiden onlarla aramızı düzeltmek iyi bir yatırım sayılmaz mı?
***
Bu yazı 6 Eylül 2012’de Son Devir’de yayınlanmıştır.
***
Kaynak: yazarumit.com