"Allah affetmez" diyen salih kişinin sonu




İsrailoğulları zamanında birbiriyle kardeş gibi yaşayan iki kişi vardı. Bunlardan biri günahkâr, diğeri de ibadete düşkün idi.

İbadete düşkün olanı, diğerini ne zaman görse günah üzerinde bulur ve ona “Bu işten elini çek” derdi.

Bir gün yine onu günah üzerinde buldu ve “Bırak şunu” dedi.

Diğeri ona “Git başımdan” dedi, “Allah aşkına sen benim üzerimde bekçi misin?”

Dindar olanı “Vallahi Allah seni affetmeyecek (veya Allah seni Cennete sokmayacak)” dedi.

Derken ikisi de vefat etti ve Âlemlerin Rabbinin huzuruna çıkarıldı.

Allah çok ibadet edene sordu:

“Sen Benim kime ne yapacağımı biliyor muydun? Yoksa Benim kadir olduğum şeye senin de mi gücün yetiyordu?”

Sonra günahkâra dönüp “Git, Benim rahmetimle Cennete gir” buyurdu.

Diğeri için de “Alın bunu Cehenneme götürün” diye emretti.

Ebu Dâvud, Edeb: 43 (4901); Müsned, 2:323, 363



***


Kısa ve özlü bir kıssayı içeren bu hadiste pek çok dersi bir arada buluyoruz. Başlıcaları:


Doğru bir iman ile iman etmek, salih amelden önce gelir.

Allah’ın rahmetinden ümitvar olmak da doğru bir imanın şartları arasındadır. Kur’an-ı Kerim, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyi kâfirlerin özelliği olarak saymıştır.

Allah’ın rahmetinden ümit kestiren kimse, kendisini rahmetten mahrum eder. Çünkü Yüce Allah “Kulum Beni nasıl biliyorsa Ben ona karşı öyleyimdir” buyurmuştur.

Alnı secdeden kalkmayan, ama Allah’ın rahmetindeki enginliği de bir türlü kavrayamayıp o sonsuz rahmete kendi hevesince sınır çizmeye kalkan kişi bu tavrıyla kendisini rahmetten yoksun bırakmış, bu mukabil Allah’ın rahmetinden ümitvar olan günahkâr kişi, Allah’ın rahmet ve mağfiretiyle ödüle kavuşmuştur. Sonuç: Her ikisi de Allah hakkındaki zanlarına uygun şekilde muamele görmüştür.

Oysa salih kişi kendi hevesine göre bir sınır çizmeseydi, Allah’ın rahmeti her ikisini birden kucaklayacaktı.

Allah’ın rahmeti yine sonsuz, yine bütün insanları kucağına çağırıyor.

O sonsuz rahmete sınır çizmeye kalkanlar ise rahmeti değil, o rahmetten kendisine düşen payı daraltıyor.

    -- Ümit Şimşek