Allah tarafından vahyedilen emir ve yasaklara uyma konusunda peygamberler ile ümmetlerinin konumları ve inkâr edenler sebebiyle peygamberlere ve onların izinden giden mürşidlere bir sorumluluk düşüp düşmediği konusu, 387. Kur’an Buluşmasının gündemindeydi.
Ramazan’ın ilk Buluşmasında, En’am sûresinin şu mealdeki 106-107.
âyetlerini okuduk:
Rabbinden sana vahyedilene uy. Ondan başka tanrı yoktur.
Müşriklere ise aldırma.
Allah dileseydi onlar ortak koşamazdı. Biz seni onlara bekçi yapmadık.
Sen onlardan sorumlu bir vekil değilsin.
Bu âyetlerle ilgili incelemelerimizde öne çıkan noktaları ise şu şekilde
özetledik:
Peygamberinizin size
bildirdiği emir ve yasaklar herkesi bağlayan emir ve yasaklardır. O size
bildirdiği şeye önce kendisi uyar ve sizin de uymanızı ister.
Bu durum, Allah’a
karşı sorumlulukta ve hesap vermekte kullar arasında hiçbir farkın
bulunmadığını gösterir.
Hakkında vahiy
bulunan hususlarda peygamberlerin dahi bir müdahalesi söz konusu değildir.
Dinin hiç bozulmadan, insan eli karışmadan, bütün insanlara ve gelecek
zamanlara Allah’tan geldiği şekilde intikalini sağlayan sır budur: Allah’tan
vahyedilene uymak.
Bu emirden
çıkarılabilecek en önemli derslerden biri de, irşad ve yönetim mevkiinde
olanların, insanlara öğütledikleri şeyleri önce kendi nefislerinde uygulamaları
gerektiğidir.
Kur’ân-ı Kerim, ilk
âyetinden en son âyetine kadar bütün bahislerinde bize Allah’ı anlatır. Onu
isimleriyle, fiilleriyle, eserleriyle çeşitli yönlerden bize tarif eder. Bu
cümleyi o tanımlarla birlikte düşündüğümüz zaman, bu cümlenin ifade ettiği
anlam da hayat kazanır.
Bunlar, her an iç içe olduğumuz için mühimsemediğimiz
nimetlerin farkına varmamızı sağlar. Sadece Allah’a yöneltilmesi gereken minnet
ve şükran duygularını bizim gibi âciz varlıklara yöneltmekten ve onlar
karşısında alçalmaktan bizi korur ve Âlemlerin Rabbine doğrudan doğruya muhatap
olmak ve her an Onun huzurunda bulunduğumuzun bilincine varmak gibi çok yüce
bir “farkındalığı” bize kazandırır.
Bu bakımdan, böyle aşikâr hakikatleri içeren ve Kur’ân’da
çok tekrarlanan ifadeleri “zaten bildiğimiz şey” olarak okuyup geçmek yerine,
“asıl üzerinde durulacak bahis” olarak düşünüp, Kur’ân’ın bütününü ve
Resulullahın bize öğrettiklerini de dikkate alarak uzun uzadıya tefekkür etmek,
kendi hayatımızı bu açıdan denetlemek ve âyetlerin müjdesinden şevk alarak
tekrar tekrar iman tazelemek doğru olacaktır.
En’am sûresinin 106-107. âyetlerini okuduğumuz 387. Kur’an Buluşmasına
ait video kaydını buradan izleyebilirsiniz: