Kur’ân’ın bize “nümune-i imtisal” olarak gösterdiği Hz. İbrahim, Kur’ân-ı
Kerimde yer alan kıssalarından birinde kavmine karşı önce yıldız, sonra ay,
sonra da güneş için “İşte rabbim” demişti.
UTESAV tarafından organize edilen Kur’an Buluşmalarının 371. bölümünde, En’am
sûresinin bu kıssa ile ilgili şu âyetlerini okuduk:
Gece bastırınca, İbrahim bir yıldız gördü, “İşte rabbim” dedi. Batınca da, “Ben batıp gidenleri sevmem” dedi.
Ayı doğarken gördüğünde “İşte rabbim” dedi. O da batınca “Eğer Rabbim bana yol göstermeseydi, muhakkak ben sapıtmışlar güruhundan olurdum” dedi.
Güneşi doğarken gördüğünde “İşte rabbim; en büyük bu” dedi. O da batınca “Ey kavmim,” dedi. “Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.
Ben, bütün bâtıl inanışlardan uzak bir şekilde, gökleri ve yeri yoktan yaratana yüzümü çevirdim. Ben müşriklerden değilim.
Bu âyetlerin ışığında yaptığımız müzakereler, özetle şu noktalarda toplandı:
·
İbrahim aleyhisselâmın bu âyetlerde nakledilen “İşte rabbim”
şeklindeki sözleri gerçekten kendi inancını ifade edecek şekilde söylemediği
açıktır.
·
İsmet sıfatı bütün peygamberler için söz konusu iken, İbrahim
aleyhisselâmın kavmiyle tevhid mücadelesine genç yaşlarda başladığı, âyetlerden
anlaşılmaktadır.
·
Burada şu mânâlardan biri kastedilmiş olabilir: “Siz
yıldızlara taptığınıza göre, bunlar arasından olsa olsa şu en parlak olanı rab
olabilir.” “Bunlar sizin ilâhlarınız ise, ben de aralarından şu en parlak
olanını seçiyorum.”
· Bu suretle, İbrahim aleyhisselâm, kavmi ile arasında bir tartışma zemini vücuda getirmiş ve “Bakalım, bu işin sonu nereye varacak?” şeklinde bir süreci başlatmış olmaktadır.
·
İbrahim aleyhisselâmın gösterdiği yıldız, gecenin karanlığı
içinde parıl parıl parlayan bir yıldızdı. Doğmakla karanlığa galip gelmiş oldu.
Fakat yıldız herkesin gözü önünde doğduğu gibi, herkesin gözü önünde de
karanlıklara karıştı. Ortaya çıkışı da, yok oluşu da herkesin gözleri önünde
gerçekleşti. Eğer o ilâh ise, daha önce niçin yoktu, sonra niçin yok oldu? Bu
suretle, “Varlığının başlangıcı ve sonu olanlar ilâh olamazlar” gerçeğini
İbrahim aleyhisselâm kavmine bu şekilde fiilî olarak ders vermiş oldu.
·
Burada, aynı zamanda, insanın beka arzusuna da bir hitap
vardır: Kendilerini yok olup gitmekten kurtaramayanlar mı size beka verecek?
·
“Batıp gidenleri sevmem” sözünde, imanın aynı zamanda bir
muhabbet meselesi olduğuna da işaret vardır. Bu, aynı zamanda, “Ben muhabbetimi
ancak bâki kalan, bâki kalmak için hiçbir şeye muhtaç olmayan ve kendisi bâki
olduğu gibi dilediğine de beka verebilecek olana yöneltirim” anlamını da ifade
etmektedir.
·
İbrahim aleyhisselâm bu hükmünü sözlerinin en başında
vermemekle, muhataplarına vicdanlarıyla baş başa kalma ve hayatî önem taşıyan
bu kadar büyük bir meselede salim bir muhakeme yürütme fırsatı tanımış oluyor.
Kur’ân-ı Kerimin birçok âyetinde bu usulün takip edildiği görülmektedir.
Müzakerelerimizin
sonunda, İmam Matüridî’nin bu âyetlerden çıkardığı 10 ayrı sonucu da mütalâa
ettik.
En’âm sûresinin 76-79. âyetlerini okuduğumuz 371. Kur’an Buluşmasının
video kaydını buradan izleyebilirsiniz:
Kur’an Buluşmaları Cumartesi sabahları MÜSİAD’ın Çobançeşme’deki genel merkezinde gerçekleşiyor. Buluşmalar, sabah namazını takiben 7:00-7:30 arasında simit, peynir ve çaydan meydana gelen kahvaltı ikramından sonra 7:40-8:40 arasında sunum ve 8:30-9:00 arasında soru-cevap şeklinde cereyan ediyor ve canlı olarak https://www.youtube.com/erdemlihayat adresinden yayınlanıyor.