Annem

     

MUSTAFA ÇALIŞAN

Avcılar Devlet Hastanesinin eksi ikinci katındaki morgun buz gibi soğuk ve bir o kadar ürkütücü katına indiğimiz zaman 65 yıllık hayat serencanım aklımdan ve gözümün önünden geldi ve geçti.

Görevli zat 5 no.lu bölüme geldi. Bir tabut büyüklüğündeki kutuyu çekti. Bembeyaz kefenlerin içinde 90 yılık bir emaneti yavaş yavaş bize doğru getirdi.

“İşte,” dedi. “Anne burada.”

Bir an bayılacak gibi oldum. İrkildim, ürperdim, titredim. Hüzünlendim. Ağlamamak için kendimi çok zor zapt ettim. Karmakarışık duygular içindeydim. Med-cezirlerle gelgitlerle dolup dolup boşaldım. Tabut, ben, annem ve kardeşlerim…

9 ay beni karnında taşıyan; 5 yıl sırtında taşıyan, 15 yıl yanında taşıyan, ve 60 yıldır gönlünde taşıyan, kalbinin tamamını bana vermiş vücuduyla, kanıyla, canıyla her şeyi ile benim bir parçam olmuş annem küçücük bir tabutta 90 yılın yükünü, meşakkatini, külfetini, elemini, ağırlığını, çilesini, sıkıntısını, derdini, tasasını, varını, yoğunu, dünyalık adına her bir şeyi geride bırakmış olmanın rahat ve huzur içinde nur saçan yüzü ile, huzur dolu mütebessim çehresi ile, gülümseyerek kapanmış gözleriyle dünyanın beş para etmezliğini ilan edercesine ve fakat Rabbine kavuşmuş olmanın hazzı ve mutluluğu ile adeta melekler gibi bir başka âleminde olduğunu hissettiriyor ve bize “İnna lillâhi ve inna ileyhi raciun” kutlu fermanını ilan ediyordu:

“Ondan geldik, Ona gidiyoruz.”

Annem o küçücük tabutunda öyle mutlu ve huzurluydu ki, adeta fani dünyadan baki âleme geçmenin rahatlığını yaşıyordu. O baki âlemde onu bekleyen o kadar çok ahbabı ve sevdikleri var ki saymakla bitmez: en başta sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimiz, bütün peygamberler, sahabe efendilerimiz, evliyalar, enbiyalar, asfiyalar hepsi ahiret yurdunda…

Annemin babası, annesi, kardeşleri, onlarca akrabası, akranı, sevdiği dostları ve eşi de berzah âleminde onu bekliyorlar. Kitaplarını okuduğu, bana da tavsiye ettiği ve benim de üstadım olan Bediüzzaman da orada onu karşılayanlar arasında olmalı. Yüzde doksanın çoğunluğu ahirete göçmüş, geride kalanlar da sırasını bekliyor. Böyle bir yolculuk istenmez mi?

Cennet annelerin ayakları altındadır mesajı, bize Cennet yolunun anneyi sevmekten geçtiğini müjdeler. Anne evi, anne eli, anne sıcaklığı, anne sevgisi, anne merhameti ve anne şefkati dünyada karşılığı olmayan emsalsiz bir hazinedir.

Annelerdeki şefkat öylesine zirvededir ki, aciz bir tavuğu, yavrusuna yapılan bir kötülük karşısında köpeğe ya da aslana saldırtacak kadar yüksektir. Hani deriz ya; yemedi yedirdi, giymedi giydirdi, aç durdu evladını doyurdu… Bütün bunlar her türlü anneler için geçerlidir. Yani insan olan annelerde olduğu gibi, hayvan neslinden gelen anneler de aynı duygularla donatılmıştır. Vahşi hayvanların kendi yavrularına gösterdikleri şefkat örnekleri televizyonların belgesel kanallarında en çok izlenen bölümlerdir.

Benim annem de bir şefkat kahramanı idi. Bir merhamet abidesiydi. Bir sevgi sembolü idi. Hayatını gözünü kırpmadan beş evladı için feda edecek yürekte bir insandı.

Ta mini mini çocukluğumuzdan itibaren bizim manevi ve maddi ve insanî eğitimimize o rehber oldu, yol ve yön gösterdi. İlk elifbayı, ilk namaz surelerini, ilk Kuran-ı Kerim okumayı, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, güzeli çirkini, helali haramı bize o öğretti. Yani benim ilk muallimim, ilk öğretmenim, ilk hocam annem oldu.

Annem, ilkokula başlayıp lise bitinceye kadar benimle beraber gece yarılarına kadar ders çalışırdı. Benim derslerimi bilmese bile yanımda oturur, bana eşlik eder, manevi güç verirdi. Yani varlığını her daim hissettirirdi. Hastalandığımda her daim benimle beraber hastalanır, sevinçli halimde sevinirdi. O benim annemdi, kaç yaşında olursak olalım, O anne bizler çocuk olduk. 60 yaşında da olsam bana “Aman evladım, terli terli su içme. Sırtını sağlam giyin. Hasta olma…” demeyi ihmal etmezdi. Ve beni benden çok daha fazla seven, koruyan ve düşünen annem idi..

“Ana başa tac imiş… Her derde ilâç imiş… Bir evlât pir olsa da, anaya muhtaç imiş” diye boşuna söylenmemiş.

Allah'ın rahmet ve merhametinin dünyadaki tecellisi anne olsa gerektir.

Her anne mübarektir, mukaddestir. Annenin iyisi kötüsü olmaz. En kötüsü annesiz kalmaktır!