ÜMİT ŞİMŞEK
1859 yılında, Thomas Austin adında bir İngiliz, avlanmak için Avustralya’ya iki düzine tavşan getirtmişti.
Sadece iki düzine tavşan!
Fakat tavşanlar, İngilizlerin avlanma yeteneklerinin çok üstünde bir hızla çoğalmaya başladılar. 10 yıl içinde eriştikleri nüfus, yılda 2 milyon tavşan avlamakla bile baş edilemeyecek bir seviyeye ulaştı.
1920 yılında, henüz kıt’aya gelişlerinin üzerinden yetmiş sene bile geçmemişken, tavşan nüfusu 10 milyarı bulmuştu.
İngilizler, akla gelen her türlü vahşî yöntemle defalarca tavşan katliamları gerçekleştirdiler:
Buldozerlerle yuvalarını dağıtıp tavşanları parçaladılar, sularını zehirlediler, hayvanlara virüs bulaştırdılar.
3 bin 237 kilometre uzunluğunda bir çit yaptılarsa da, tavşanların kimi bu çitin üstünden atladı, kimi altını kazdı, yine gideceği yere ulaştı.
Bu amansız savaşta tavşanların verdiği hasar, arazide erozyon ve göçüklere kadar uzanıyordu.
İnsanlar ise, zehirledikleri tavşanları avlamak suretiyle sonuçta kendi kendilerini zehirlediler.
1950 yılında Avustralya tavşanlara karşı kimyasal savaş ilân etti.
Önceleri bu savaşta bir miktar başarı elde edilir gibi oldu.
Sivrisinekler vasıtasıyla tavşanlar arasında yaydıkları bir virüs, yer yer tavşan nüfusunda yüzde 99’a varan katliamların âmili oldu.
Lâkin zamanla başarı oranı yüzde 40’lara kadar geriledi. Daha da önemlisi, sağ kalanlar virüse dayanıklı bir bünyeye kavuşmuş olarak eski hızlarıyla çoğalmaya devam ediyorlardı.
1995 yılında Avustralyalılar tavşan ordularını yeni bir virüsle tanıştırdılar. Hayvancağızların akciğer, kalp ve böbreklerinde pıhtılaşmalara ve sonunda kalp ve solunum yetmezliğinden ölüme yol açan bu virüs de, her ne kadar başlangıçta yüzde 90 seviyesinde katliamlara sebebiyet verdiyse de, bu başarı on seneden fazla devam etmedi.
Bu arada, bazı yerlerde Avustralyalılar tavşan savaşlarının yanı sıra kedi nüfusuna karşı da katliamlara girişince, bu yeni cephenin beklenmeyen bir sonucu, tavşan nüfusunun yeniden hızlı bir tırmanışa geçişi şeklinde görülmeye başladı.
İki yüzyıla yaklaşan mücadelede tarafların durumu:
Avustralyalılar yeni virüsler araştırmaya, tavşanlar da çoğalmaya devam ediyor.
Tavşan nüfusunun halen 200 milyon civarında seyrettiği sanılıyor. Fakat sadece “sanılıyor,” kesin olarak bilinemiyor.
Çünkü tavşan savaşlarından yorgun düşmüş Avustralyalılar, artık düşman saymayı bile unutmuşlar. Mahallî yöneticilerin raporları genellikle “Bizde tavşan var, bizde tavşan yok” kabilinden bilgiler içeriyor, rakamlar ise kimi eyaletlerin beş kilometrelik, kiminin elli kilometrelik alanlar seçip buralarda üstünkörü yaptıkları sayımlara dayanıyor.
Ve bu sayımların sonuçlarına göre, kıt’adaki tavşan nüfusu 200 milyon civarında seyrediyor olmalı.
Kısacası, Avustralya’nın tavşanlarla savaşı devam ediyor, ama başarıya veya yeni bir hezimete ne kadar yaklaştıklarını kimse tahmin bile edemiyor.
Ve Avustralya, bu mağlûp ve perişan haliyle, şimdi şansını develer üzerinde deniyor!