ÜMİT ŞİMŞEK
Bir orman, binlerce hidroforun gece gündüz çalıştığı yerdir. Fakat kuş cıvıltılarından ve yaprak hışırtılarından başka bir ses işitilmez orada. Öylesine sessiz, sadasız çalışırlar.
Bir ağacın içinde, yahut onun bulunduğu yerin altında neler olup bittiğini hiç kimse hissetmez. Oysa aşağıda kayalar parçalanmakta; apartman yüksekliğindeki dallara ve yapraklara her an su çıkarılmaktadır.
***
Bir ağacın kökleri, yeraltında en az ağacın kendisi kadar bir hacim kaplar. Sürekli olarak rızık arayışı içinde bulunan bu kökler, etrafa yayılmak için karşı konulmaz bir şevkle hareket halindedirler. Önlerine çıkan toprak olsun, taş olsun, fark etmez. İpek gibi yumuşak kök uçları, Rabbinin emriyle koca kayaları deler ve deldiği yerden su çıkarır. Hattâ, çok uzaklardaki bir su borusunun varlığını bile hissederek o yöne doğru yüzlerce metre uzayıp boruyu delen ağaç kökleri çok görülmüştür.
Kökler, en gelişmiş hidroforları iptidaî bir âlet derecesine düşüren harikulâde bir pompalama sistemiyle, yeraltındaki suyu ağacın en tepesindeki en küçük yaprağın en ücra hücresine kadar ulaştırır.
O ince, narin yapraklar ise, herşeyi kurutan kızgın yaz güneşi altında aylarca yemyeşil kaldıktan başka, almış olduğu suyun bir kısmını, adeta kendi zekâtı olarak, atmosfere sunar.
Damlaya damlaya göl olur. Yapraklardan buharlaşan suyla da, havada hergün nice gölcükler birikir. İri ağaçlarla dolu bir dönümlük bir ormandan, bir gün içinde havaya 200 ton su pompalanır.
Ve her orman, böylece bir bulut olur, yeraltından havaya, görünmez yağmurlar taşır.
***
“Kimdir O?” diyecek olursanız eğer:
Rüzgârın esmesiyle oynaşan yaprakları ve dervişler gibi sağa sola sallanıp duran zikir halkalarını dinleyin.
Kulağınız değilse bile, kalbiniz bu sualin cevabını işitecektir.