Büyük İslâm âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin Türkiye’yi idare edenlere ısrarla yönelttiği birkaç maddelik bir talep listesinde Ayasofya Camiinin açılışı da vardı. Bu talebin yerine getirilmesi, bugüne nisbetle o zaman çok daha imkânsız görünüyordu ve Bediüzzaman da bunun hiç şüphesiz farkındaydı. Fakat bu talebin günlük politika ölçütleriyle anlaşılmasına imkân bulunmayan boyutları vardı. Bu boyutları da kapsayan bir bakış açısı, asıl tehlikeyi Ayasofya’nın açılmasında değil, açılmamasında görüyordu. Zira Ayasofya Camii, Peygamber methine mazhar büyük Fatih tarafından ümmete armağan edilmiş bir vakıftı; bu vakfın şartnamesi, bu mâbedi amacından alıkoyanlar için dehşetli bir bedduayı içeriyordu ve Bediüzzaman bu ülkeyi ve bu ülkede hükmeden iktidarı bu lânetten kurtarmak için çırpınıyordu. Onun bu konudaki mektuplarını hatırlarken, kendi kendimize sormadan edemiyoruz: Acaba Ayasofya dâvâsına cami ihtiyacı açısından yaklaşan günümüz politikacılarının gördüğü birşeyi Bediüzzaman göremiyor muydu? Yoksa Bediüzzaman’ın gördüğü birşeyi mi bugünün politikacıları göremiyorlar?
Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî meselesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:
Nasıl ezan-ı Muhammediyenin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya’yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahati de onlara yüklenmez fikrindeyim.
Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım.
***
Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatia söylemektir ki:
Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.
— Emirdağ Lâhikasından