"Özel okulları kapatacağım"


 

Bir sade vatandaşımız, ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu durumlar karşısında çözümler üreterek bunları “iktidar vaadleri” olarak bir yerlere not ediyor. Kimseye “Şöyle şöyle yapın” demiyor; dese de kimsenin kulak asmayacağını herkes gibi o da biliyor. Sadece, “Üzerimde vebal kalmasın” kabilinden, “Ben iktidara gelince şunu şunu yapacağım” diyerek insanlığa karşı bir vaadde bulunmuş oluyor. Bize de bu vaadleri duyurmak kalıyor. Sade vatandaşımız diyor ki:

Harikulâde bir eğitim seferberliği ülkeyi kasıp kavuruyor. Mahalle başına düşen özel okul sayısı ile kişi başına düşen servis arabası sayısı göğsümüzü kabartacak seviyede. Ancak bu bereketin bütçelere ve trafiğe getirdiği yükten başka sıkıntılar doğuracağını da şimdiden hesaba katmamız gerekiyor.

İsterseniz, önce “Özel okullar ne yapar?” sorusunun cevabını bulalım; gördükleri hizmete göre onlar hakkında elbette bir iyilik düşünürüz.

Bu soruyu mesture popçu yetiştirmesiyle ünlenen bir özel okulumuzun internet sitesine sorduğumuzda, “Dünyaya yön verecek insanlar yetiştiriyoruz” cevabıyla karşılaşıyoruz.

Bu iddia bir orta öğrenim kurumuna ait olduğu için biraz abartılı geliyor. Ama fazla tasalanmıyoruz. Hemen imdadımıza özel üniversitelerden birinin reklam afişleri yetişiyor ve eğitimli bir garson zarafetiyle burnumuza uzatılmış bir beyin sunuyor bize. Ve diyor ki: “Dünyayı senin beynin değiştirecek.” Böylece, özel okullarımızdan birinin bıraktığı yerden diğeri görevi devralıyor ve dünya kurtarıcısız kalmıyor.

Özel okullarımız böylece megaloman üretim merkezleri olarak birbiriyle kıyasıya bir yarışa girmişken, “Acaba dünyayı bu kadar çok sayıda kurtarıcıdan kurtaracak bir okul yok mu?” sorusu aklımıza takılıyor. Sonra, “Herkesin kurtarıcı olarak yetiştirildiği bir ülkede kurtarılacak olanlar kim?” diye düşünmeye başlıyoruz. Tabii, bütün bunlar, önümüzdeki dönemlerde iktidara gelecek olanların karşı karşıya kalacağı ciddî sorular. Onun için, bendeniz de bütün bu sorulara ihtiyaç bırakmayacak ve problemi kökünden çözecek bazı çözümler geliştirmiş bulunuyorum.

Birinci alternatif: Özel okul öğretmenlerinin maaşlarını devlet okulu öğretmenlerinin en fazla yarısı seviyesinde tutmak. Böylece devlet okulları öğretmenler için cazibe merkezi haline gelir, herkes en yakınındaki devlet okuluna kaydolur, bu arada okul, trafik ve aile bütçesi problemleri kökten çözülmüş olur. Ancak şu da bir gerçek ki, Türk milleti zeki ve çalışkandır, ayrıca benim vatandaşım işini bilir, bu engeli aşacak yolları da henüz ilgili kanunun mürekkebi kurumadan bulur. Onun için, bu alternatifin çok fazla yaşama şansına sahip olmadığını söyleyebiliriz.

İkinci alternatif: Madem özel okullarımızın yetiştirdiği gençlerimiz dünyayı kurtarmak üzere eğitim alıyorlar; onlara önce vatanı kurtarma görevi veririz (bu bedelli askerlik yerine de düşünülebilir; böylece hem paralarını, hem de hizmetlerini alırız). Meselâ siyasî partileri kapatıp seçimleri özel okullar arasında yapabiliriz. Her okul, aldığı oya uygun sayıda öğrenciyi mezuniyet derecelerine göre yapılacak bir sıralama ile Meclise gönderir. Ancak, bu alternatif de, genç kadrolarımızın kurtaracağı vatanı onlardan kurtarmak için Amerika’dan kayyım ithal etmek gibi külfetleri bulunduğundan, büsbütün problemsiz görünmüyor.

Üçüncü alternatif: Özel okulları tamamen kapatmak. (“Mektepleri kapatırsak maarif kolay idare edilir” diyen vatandaş aslında böyle bir çözümü uzaktan uzağa hissetmişti, ama topun kantarını biraz fazlaca kaçırdığı için ciddîye alınmadı.) Bu, birinci alternatifin bütün avantajlarını kendisinde toplayan bir çözüm olarak görünüyor. Üstelik – ülkenin megaloman ihtiyacını nereden karşılayacağımız gibi bir problemi ihmal edecek olursak – yeni bir problem doğurması da beklenmiyor. Olsa olsa, özel okullara verilecek iken cepte kalan fazla paranın nasıl tüketileceği gibi bir problemle karşılaşabiliriz ki, okul aile birlikleri evvelallah bu problemi rahatlıkla çözüverirler. Başka sorusu olan?