İİKV tarafından düzenlenen “müsbet hareket” konulu 11. Risale-i Nur Sempozyumu ve bu sempozyuma devlet ricali tarafından en yüksek seviyede gösterilen teveccüh, kamuoyunda büyük bir sevinç ve ferah uyandırırken, bazı husumet ve adavet ehli çevrelerde de şiddetli kıskançlıklara ve allerjik reaksiyonlara yol açtı.
Atatürk’ün hayalî zikir halkalarını ballandırarak anlatmasıyla ve sürekli tazelenen haremiyle tanınan şöhretperest bir müteşeyyih zâtın sözde müridlerinde bu reaksiyonlar en şiddetli ve edepsizcesine bir seviyede gözlendi.
Bu sözde müridlerden birisi, yazısının başında uzunca bir “it muhabbeti” yaptıktan sonra, Bediüzzaman Hazretlerine sürekli şekilde “Sait” olarak atıfta bulunmak suretiyle, Türkçede “Arş’a hırlamak” deyimiyle özetlenen bir davranışın en çarpıcı örneklerinden birini verdi.
Müteşeyyih zâtın dişi takipçilerinden biri ise Üstad hakkındaki uzun iftira listesini, Üstad’ın en büyük “suçu” olan “Atatürk düşmanlığı” ile tamamladı.
Daha başka bir sözde mürid de, bütün kin ve gayzını, ismiyle müsemmâ kâmil bir Müslüman ilim ehli olarak bütün ehl-i imanın gözünde müstesna bir yeri bulunan İstanbul Müftüsüne yöneltti.
Bu hücumlar ise, daha önce başka vesilelerle hatırlattığımız bir Moğol atasözünü bir kere daha hatıra getirdi:
“Arkasından yüz tane it havlatmayan kurda kurt denmez.”
(Yüz bin Müslümanı mağdur etmiş bir başka husumet ehli topluluk tarafından tahrik edilen malûm zevâtın da sürüye katılmak için çok beklemeyeceği / bekleyemeyeceği tahmin ediliyor.)