Heykel sevgisi tehlikeli boyutlarda

Kavmi içinde 950 sene kaldığı Kur’ân’da bildirilen (Ankebut, 29:14) ve onları Allah’tan başkasına kul olmamaya çağıran Nuh aleyhisselâm, bu davetinde her türlü yolu denemiş, ancak onların inadını kıramamıştı.

Onları Nuh aleyhisselâmın davetine cevap vermekten alıkoyan şey, heykelleriydi. Nuh sûresi, öncesi ve sonrasıyla bu olayı anlatırken, “Vedd, Süvâ’, Yeğus, Yeûk, Nesr” diye bu putların isimlerini de sayar.

Bu isimlerin gerçek sahipleri, aslında, kötü insanlar değildi. İbni Abbas’ın (r.a.) bildirdiğine göre, bunlar daha önce yaşamış salih zatlardı; insanlar da bunlara kalplerinde samimî bir muhabbet besliyordu.

Şeytan bu muhabbeti onların felâketine çevirmek için bir fırsat olarak değerlendirdi.

“Toplantı yerlerinizin karşısına bunlar için anıtlar dikin ve onların adlarını verin” diye telkinde bulundu.

Onlar da böyle yaptılar ve toplantı yerlerine bu salih zatların suretlerini diktiler.

Önceleri kimsenin bunlara taptığı yoktu. Fakat zaman geçti, köprülerin altından sular gelip geçti ve insanlar bu suretlerin sahiplerine tapmaya başladılar.

Sonra da Nuh aleyhisselâm gibi ülü’l-azim bir peygamberin çağrısına karşı yüzyıllarca süren bir inatla bu putlara bağlandılar ve en sonunda da onu bedduâya mecbur bırakarak belâlarını buldular. (Bkz. Buhârî, Tefsir 71:1.)

***

Bir süredir bazı belediyelerimiz de kendilerini amansız bir heykel sevgisinin tuzağına kaptırmış bulunuyorlar.

Eminönü Belediyesi ilçenin sokaklarını hamal, simitçi, terzi v.s. heykelleriyle dolduruyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin sayın Başkanı daha görevinin ilk günlerinde şehre çok uzaklardan görünen bir semazen heykeli dikmeye niyetlenmiş, ancak karşılaştığı tepkiler ona bu arzusunu gerçekleştirme imkânı vermemişti. Bu yakınlarda da sayın Başkan Haliç’te denizin ortasına koca bir Fatih heykeli dikme hayaliyle hemşehrilerini şaşkınlığa uğrattı.

Selçuk Belediye Başkanı da çok uzak olmayan bir geçmişte ilçenin tepesine devâsâ bir Meryem Ana heykeli dikmek için kolları sıvamış ve kendisini tepkilerin odağı haline getirmişti.

Onlardan daha önce, her nasılsa, FETÖ’nün yayın organları da, başta Zaman gazetesi olarak, son zamanlarında esrarengiz bir şekilde insanlara heykel sevgisi aşılamak gayretine düşmüş, hattâ bu işi, heykeller için “İstanbul’un sembolü” diyecek raddeye vardırmıştı.

Şimdi ise, 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yıldönümünde, putperestlik virüsünün vatanseverlik ve kahramanlık kapılarından giriş yapmaya çalıştığını ibretle ve dehşetle görüyoruz.

FETÖ adıyla anılan uluslararası hıyanet şebekesinin uzun zamandır tasarladığı ve bütün gücünü seferber ederek sahneye koyduğu bir darbe teşebbüsünü birkaç saat içinde dünyayı hayran eden bir cesaretle akîm bırakan kahramanlarımızdan bazıları, dinimizin en şiddetli hücumlarının tam hedefinde bulunan heykelperestliğe âlet ediliyor. Bu heykellerle birlikte resim çektirmek için kuyruğa giren insanların meydana getirdiği izdiham ise, bir yandan halkın bu büyük kahramanlara duyduğu sevgiyi gösterirken, bir yandan da, tıpkı Şeytanın Nuh kavmini helâke sürüklerken kullandığı taktiği hatıra getirecek bir şekilde, bu sevgi üzerinden damarlarımıza girmeye çalışan bir putperestlik mikrobunun alarmını veriyor.

Ve Resulullah’ın (s.a.v.) âhirzaman ile ilgili dehşetli bir uyarısını hatırlıyoruz:

“Ümmetimden bazı topluluklar müşriklere katılıp da putlara tapmadıkça kıyamet kopmaz.” (Tirmizî, Fiten: 45.)

***

Şimdi, lütfen, karşı karşıya bulunduğumuz şu manzara karşısında, Nuh sûresini, sanki şimdi nâzil oluyormuşçasına, taze bir nazarla, bir daha baştan sona, satır satır okuyalım:

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

“Başlarına acı bir azap gelmeden önce onları uyar” diye, Biz Nuh’u kavmine gönderdik.

Nuh “Ey kavmim,” dedi. “Ben size gönderilen apaçık bir uyarıcıyım.

“Allah’a kulluk edin, Ondan sakının, bana itaat edin.

“Tâ ki Allah da bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve belirlenmiş bir vakte kadar sizi geciktirsin. Allah’ın takdir ettiği ecel gelecek olursa asla ertelenmez. Keşke bunu bilseniz.”

Nuh “Yâ Rabbi,” dedi. “Kavmimi gece gündüz imana çağırdım.

“Fakat ben çağırdıkça onlar daha da çok kaçtılar.

“Senin bağışlaman için onları her çağırışımda kulaklarını tıkadılar, elbiselerine büründüler, inat ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.

“Derken onları açıkça davet ettim.

“Sonra hem açıkça, hem de gizliden gizliye çağırdım.

“Onlara dedim ki: Rabbinizden af dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.

“Tâ ki üzerinize bol bol yağmur yağdırsın.

“Size mal ve evlât nasip etsin, bağlar yeşertsin, ırmaklar akıtsın.

“Size ne oluyor ki Allah’tan öyle bir büyüklük ummuyorsunuz?

“Oysa O sizi halden hale geçirerek yarattı.

“Hem görmediniz mi, yedi göğü birbiriyle uyum içinde nasıl yaratmış?

“Ayı göklerde bir nur, Güneşi de bir kandil yapmış.

“Sizi de Allah yerden bitki gibi bitirdi.

“Sonra oraya geri gönderecek, sonra bir daha çıkaracak.

“Yeryüzünü de Allah önünüze yaydı:

“Geniş yollarında gidin diye.”

Nuh “Yâ Rabbi,” dedi. “Bunlar bana isyan ettiler de mal ve evlât çokluğuyla azıp hüsrana düşmüş kimselerin peşine düştüler.

”Ve pek büyük tuzaklara giriştiler.

“Bir de dediler ki: ‘Sakın tanrılarınızdan vazgeçmeyin. Vedd’i, Süvâ’ı, Yeğus’u, Yeûk’u ve Nesr’i bırakmayın.’

“Gerçekten bunlar pek çoklarını saptırdılar. Sen de onların şaşkınlığını arttır!”

Böylece günahları yüzünden suda boğuldular, ardından ateşe atıldılar. Kendilerine Allah’tan başka bir yardımcı da bulamadılar.

Nuh “Yâ Rabbi,” dedi. “Yeryüzünde dolaşan tek bir kâfir bırakma.

“Bırakacak olursan, onlar Senin kullarını yoldan çıkarırlar da ancak günahkâr ve nankör evlâtlar yetiştirirler.

“Yâ Rabbi! Beni, anne-babamı, mü’min olarak evime girenleri, mü’min erkekleri ve mü’min kadınları bağışla. Zalimlerin ise helâkten başka birşey arttırma.”

***

Konuyla ilgili diğer bazı haberlerimiz:

http://yazarumit.com/kuranimizin-butun-hucumu-heykelleredir/

http://yazarumit.com/putperest-kulturu-belediyelere-nereden-bulasti/