Cemaatin yılmaz, sarsılmaz, kandırılmaktan bıkmaz, kazıklanmaktan usanmaz, yukarıdan gelen emirleri asla sorgulamaz şakirtleri!
Müjdeli haberi görmüşsünüzdür: Cemaatinizin futbolcusu, kendisine Amerika’da bir daire satın almış, oraya yerleşiyormuş, Türkiye’ye bir daha dönmek gibilerden bir niyeti de hiç yokmuş.
Biliyorsunuz, futbolcunuz bunu sizin sayenizde başardı. Hani Pensilvanya taraflarından gelen bir talimat vardı, “Bankanıza para yatırın” diye. Siz de elinizde avucunuzda ne varsa ortaya döktünüz, üstüne arabanızı, evinizi de satıp kiraya çıktınız, o da yetmedi, faizle başka bankalardan kredi çekip bankanıza yatırdınız.
Futbolcunuz da sizin bu çabalarınız sayenizde bankadaki parasını kurtardı. Aslında o da sizin gibi yapabilirdi. “Cemaatime helâl olsun” deyip bankadaki parasının peşine düşmez, ayrıca şöhretini ve itibarını kullanarak sizin topunuzdan daha fazla para toplayıp bankanıza yatırabilirdi. Ama bu cemaatin yapısındaki işbölümü ilkesine aykırı düşerdi. Çünkü size düşen getirmek, bazılarına düşen de götürmekti. Futbolcunuz da böyle yaptı. Siz getirdiniz, o götürdü. Çalım atmak da futbolculuğun şanından değil mi?
Futbolcunuz şimdi size Amerika’lardan çok çok dualar ediyor. Etmesin de ne yapsın diyebilirsiniz. Az parasını kurtarmadınız adamın: Eşinin hesabıyla beraber 5 milyon liranın üzerinde bir meblâğ idi! İşte bunun karşılığı size dua olarak ödeniyor. Futbolcu duasından ne olur demeyin; oraları cemaatinizce kutsal topraklardan ma’dûd olduğu için, hocanızın bedduaları gibi, kabul edilme ihtimali bir hayli yüksek sayılır. Bu arada çektiğiniz kredilerin faizli taksitlerini de ödemeyi unutmayın sakın; banka işleri şakaya gelmez, bilirsiniz. Ama bu ödemelerin yanı sıra sizin içinizden de, futbolcunuza ve sizin sağladığınız imkânlarla şimdi yurt dışında safâ süren cemaat yöneticilerine dua etmek geliyorsa, edin gitsin!
Başka yapacağınız ne kaldı ki?
***
Konuyla ilgili diğer haberimiz: