İSMAİL LÜTFİ ÇAKAN
عَنْ
عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: إِنَّ أَسْرَعَ الدُّعَاءِ إِجَابَةً، دَعْوَةُ غَائِبٍ
لِغَائِبٍ
Abdullah
b. Amr b. el-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre
Resulullah sallellahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"En
hızlı kabul edilen dua, gâibin gâibe yaptığı duadır."[1]
Muhaddis
Tirmizî (v. 279), hadis-i şerifi " مَا مِنْ
دَعوةٍ أسرَعَ إجابَة من دعوةِ غائِبٍ لِغَائِبٍ"Gâibin gâibe yaptığı duadan daha
çabuk kabul edilen bir dua yoktur"[2] diye, yine Abdullah b. Amr
b. el-Âs radıyallahu anhümâ'dan nakleder. Ayrıca hadis-i şerif
Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'dan da -sahih bir senedle-
إِذَا
دَعَا الرَّجُلُ لِأَخِيهِ بِظَهْرِ الْغَيْبِ قَالَتْ الْمَلَائِكَةُ آمِينَ
وَلَكَ بِمِثْلٍ
"Kişi
din kardeşine gıyabında dua ettiği zaman melekler 'âmin, bir misli de sana
olsun' derler"[3] diye rivayet edilmiştir.
Dua, ihtiyaç ve görev;
icabet beklentidir. Bu beklentinin çabucak gerçekleşeceği dua, "gıyabî
dua", ya da "gıyabta dua"dır.
Gıyapta
olanları
1.
Hayatta olduğu halde dua edenin yanında bulunmayanlar
2.
Yanında bulunsa bile edilen duayı duymayanlar
3.
Hayatta olmayan, geçmiştekiler
4.
Henüz hayata gözlerini açmamış olanlar/gelecek nesiller
diye sıralamak mümkündür.
Bu
çerçeve, duada cimrilik anlamına gelecek daraltılmış, kişiselleştirilmiş ya da
millileştirilmiş dilek ve temenniler değil, mümkün olduğunca genelleştirilmiş
umuma yöneltilmiş isteklerin makbuliyet sebebi olacağını göstermektedir. Çünkü
"Allah'ın rahmeti herşeyi kuşatmış, herşeyi aşmıştır." (وَرَحْمَتِي
وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ )[4]
Resul-i
Ekrem sallellahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir gün Mescid-i nebevi'de
" اللَّهُمَّ ارْحَمْنِي
وَمُحَمَّدًا وَلَا تَرْحَمْ مَعَنَا أَحَدًا
Allahım,
bana ve Muhammed'e rahmet eyle, bizimle
birlikte başka hiç
kimseye rahmet etme," diye dua eden bir bedeviyi duydu ve kendisine لَقَدْ
حَجَّرْتَ وَاسِعًا "geniş
olan Allah'ın rahmetini daralttın, dondurdun!"[5] uyarısında bulundu.
"İhvanımızı, cemaatimizi,
gençlerimizi, milletimizi, vatanımızı, Edirneden Kars'a ülkemizi, ordumuzu,
yurdumuzu, çoluk çocuğumuzu.. diye kısmen kapsamlı ve fakat aslında "özel
ve millî" niteliği ağır basan, geçmişi-geleceğiyle tüm ümmet-i Muhammed'e
yönelik olmayan daraltılmış dualar, kademe kademe "engin ve aşkın olan
Allah'ın rahmetini daralttın" uyarısına muhatap olmaktan kurtulamaz.
Son
zamanlarda ülkemizde pek sık dile getirilen ve aslında maddi ve teknik
gelişmeler alanı ile ilgili "yerli ve millî" anlayış ve
söylemleri, garip bir şekilde dua ve mânevi alanda da geçerli kılınmaya
çalışılmaktadır. Vâ esefâ! Eyne's-sera ve's-süreyyâ..
Müslüman,
sahip olduğu İslâm imanı ve inandığı Allah'ın rahmet sınırlarının ayırdında ve
bilincinde olarak "ecmeîn" kelimesindeki bütüncüllüğe talip olmak
noktasındadır.
Yüce
kitabımızda "kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile muhacirleri kendilerine
tercih eden (îsâr) Medineli müslümanlar ve onları takip edenlerin yaptıkları şu
dua, konuya ait hassasiyetin örneği olarak dikkat çekicidir:
وَالَّذِينَ
جَاءُوا مِنْ بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا
الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا
لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
"Ey
Rabbimiz! Bizi, ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.
Kalblerimizde iman edenlere karşı kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz sen çok
şefkatli, pek merhametlisin."[6]
Bu
âyet-i kerimeden gıyapta duanın da bir "îsâr" olduğu
anlaşılmaktadır. Îsâr ise, peşin faydası tercih edilene, o işlemden doğacak
asıl hayır ve faydanın da tercih edene
yöneldiği bir iyilik ve özveridir. Bu sebepledir ki geçmişte kendisine dua
isteyen bazı kimseler, onu önce diğer müslümanlar için isterlerdi.
Yeterince
farkında olunmasa da "ecmaincilik" müslümanın, Allah'ın rahmetini,
tevhid ehline, gelmiş-geçmiş ve kıyamete kadar gelecek olan Allah Teâla'nın
mutlak tekliğine inananlar kapsamında bir gönül dünyasına sahip olduğunun
göstergesidir.
İyilik
ve hayrını istediklerimiz ne kadar çok olursa,-Ebu'd-Derdâ rivayetinde
görüldüğü üzere- "bir misli de senin için olsun" diye dua eden
meleklerin bize yaptığı duanın da o ölçüde artmış ve neticede dua eden kişi
olarak biz kazanmış oluruz.
Orta
Asya'daki müslümanların bağımsızlıklarına kavuşmalarından sonra Türkiye'ye
gelen bir âlim, katıldığı toplantıda dua eden ve duasında tüm ümmet-i Muhammed
için niyazlarda bulunan hocayı dinledikten sonra, gözyaşları içinde,
"Demek biz yetmiş yıldır, sizin bizlere yaptığınız dualar sâyesinde
dinimizi, değerlerimizi korumuşuz" diye duygularını dile getirmiştir.
Gıyapta
yapılan duanın bereketini ve karşılığını anlamakta bu olay yeterince
düşündürücü ve sevindiricidir. Pek tabii olarak yönlendirici de olmalıdır.
Müslüman,
dua alan adam olmak için tüm müslümanlara dua eden kişi olmak konumundadır.
Bu konum onun duasının çabuk kabul edilmesinin sebebi ve böyle bir davranış da
onun bilinçli bir müslüman olduğunun göstergesidir.
Rahmet
dileklerimiz ümmet-i icabet konumundaki müslümanların tümüne;
hidâyet temennilerimiz ise ümmet-i da'vet durumundaki insanların hepsinedir.
Vesselâm..
[1] Ebû Davud, Vitir 29
[2] Tirmizi, Birr 50
[3] Ebu Davud, Vitir 29. Ayrıca bk.
Müslim, Zikir 86-88
[4] el-A'raf (7), 156; Fâtır (40), 7
[5] Buhâri, Edeb 27; Ebu Davud,
Tahâret 136; Salat 149, Tirmizi, Tahâret 113; Nesâî, Sehv 20; Ahmed b. Hanbel, Müsned,
II, 239, 283
[6] el-Haşr (59), 10