Başörtüsü füruattan çıktı, asıl oldu.
Çünkü the Cemaat’in ona ihtiyacı oldu.
Çünkü başörtüsüyle en ilgisiz yerde onu bir malzeme olarak kullanmak icap etti.
Paralel örgüt soruşturmalarının birinde şüphelilere kelepçe takılınca buna da bir kulp takmak gerekiyordu. Şüphelilerden bazılarının başörtülü oluşu burada imdada yetişti.
Ve manşetler atıldı:
“Başörtüsüne kelepçe!”
Örgütün sivri zekâlı algı operatörleri zannediyorlar ki, bu manşeti okuyunca herkes AK Parti hükûmetinin başörtüsünü cezalandırdığını düşünecek!
Ve kimse, örgüt büyükbaşlarının neden tehlikeyi sezer sezmez yurt dışına kaçıp da bu ablaları tehlikeyle baş başa bıraktıklarını onlara sormayacak!
Bir de bu olayı 28 Şubat ile kıyaslamazlar mı?
28 Şubat döneminde polis dindar gençleri ve başörtülü kızları coplayıp kelepçelerken bu örgütün utanmak bilmez televizyonları “büyük bir sabır ve sükûnet içinde görevini yapan polisi öğrencilerin tahrik ettiği” yalanını sabah akşam tekrarlıyordu.
Örgütün hocası ise, 28 Şubat zulümlerinin topuna birden fetvayı peşin peşin vermişti:
“Hatâ ederlerse bir sevap, isabet ederlerse iki sevap!”
The Cemaatin hayâdan yoksun yayıncılarına ve hocalarına sormayalım, “Bu yayınları ve bu fetvâyı şimdi nereye sokacaksınız?” diye.
Sadece bir ufak hatırlatma yapalım:
Madem olup bitenleri 28 Şubat icraatına benzettiniz; aynı kural burada da geçerli olmalı:
Hatâ ederlerse bir sevap, isabet ederlerse iki sevap!