"Kur'ân'ın Mü'minlere Diriliş Çağrısı"


Kur’ân-ı Kerimin “Ey iman edenler!” hitabıyla başlayan 90 âyeti, açıklamalarıyla birlikte bir kitapta toplandı.

Ülkemizin önde gelen hadis hocalarından Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Kur’ân-ı Kerimin “Ey iman edenler” hitabıyla başlayan âyetlerini, açıklamalarıyla birlikte bir kitapta topladı.

“Kur’ân’ın Mü’minlere Diriliş Çağrısı” adlı eserde 90 âyet-i kerimenin açıklaması, diğer âyetlerin ve konuyla ilgili hadis-i şeriflerin ışığında yapılıyor.

Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Vakfı tarafından yayınlanan eserin önsözünde, bu çalışmanın ortaya çıkışını ve özelliklerini şu şekilde anlatıyor:

1975 yılı Ramazan’ında Amasya Din Görevlileri Lokalinde düzenlediğimiz Teravih sonrası sohbet programında Ey İnananlar genel başlığı altında Yâ eyyühellezine âmenû diye başlayan âyet-i celîleleri Kur’an-ı Kerim’deki sıraya göre bölge vâizi Nuh Mehmet Solmaz hoca ile merkez vâizi ben dönüşümlü olarak anlatmayı planlamış ve uygulamaya da başlamıştık.

Aslında düşüncemiz, mü’minlere yönelik bu şeref vesilesi “Ey iman edenler” hitabını içeren âyet-i kerîmelerle ilgili değerlendirmeleri sonuçta “Kur’ân-ı Kerime Göre Mü’minler ve Görevleri” adıyla kitap haline getirmekti. Ancak 1975’in Ramazan ayından sonra her ikimizin de Ankara’ya tayin edilmemiz sebebiyle bu düşüncemiz gerçekleşemedi. Kısa süre sonra benim Haseki Hizmet İçi Kursu’na katılmak için İstanbul’a naklim dolayısıyla söz konusu çalışma olduğu yerde kaldı.

Aradan 46 yıl (nerede ise yarım asır) geçmiş olmasına rağmen son zamanlarda, bu eski düşüncemizi söz konusu âyet-i celîlerin her birini en fazla on-onbeş cümlelik açıklama ile değerlendirmek suretiyle ve Kur’an’ın Mü’minlere Çağrısı adıyla kitaplaştırma fikrine kapıldım. Bu düşünceme ilk proje ortağım N. M. Solmaz hocanın “olur” vermesi de cesâretimi artırdı.

Böylesi bir çalışmaya başka bir teşvik unsuru da, muhterem M. Yaşar Kandemir hocanın Hayatımıza Yön Veren Hadisler adıyla hazırladığı her hadisi en fazla yedi cümle ile açıklayan 1000 hadislik çalışması oldu.

“On-onbeş cümlelik açıklama” çerçevesi, ilk bakışta kolay bir çalışmayı işaret ediyor gibi görünse de aslında uzun uzun yorum yazmaktan çok daha fazla fikri yoğunluk, emek ve zaman isteyen zorlu bir mesâîdir.

Bu çerçevede Yâ eyyühellezîne âmenû diye doğrudan biz Müslümanlara hitap eden 89, Nur suresi 31’deki “ve tûbû ilellahi cemîan eyyühe’l-mü’minûne laalleküm tüflihûn” âyeti ile toplam 90 âyet-i kerîmeyi bir arada görüp kısa zamanda okuma kolaylığı yanında, okuyucuda daha fazla bilgi edinme merakını uyandıracağı ümidi, bu kitabın telifini tetikleyen asıl sebep olmuştur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Kur’an okuyuşunu pek beğendiği büyük sahâbi Abdullah İbn Mes’ud radıyallahu anh kendisine gelip “bana bir tavsiyede bulun!” diyen kişiye, şu cevabı vermiştir:

إِذَا سَمِعْتَ اللهَ يَقُولُ: { يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا } فَأَرْعِهَا سَمْعَكَ، فإنّهُ خَيْرٌ يَأْمُرُ بِهِ أَوْ شَرٌّ يَنْهَى عَنْهُ  Allah Teâlâ’nın “Ey iman edenler!” buyurduğunu duyduğunda, kulaklarını dört aç, zira orada Allah, ya bir hayrı emreder ya da bir şerden sakındırır. 

Kur’ân-ı Kerim’deki tüm âyetlerin doğrudan ya da dolaylı olarak müminlere yönelik bir yönünün olduğu müsellemdir. Biz bu çalışmada özellikle Ya eyyühellezine âmenû diye doğrudan müminlere hitabeden âyet-i celîleri Kur’an-ı Kerimdeki sıraya göre biraraya getirip kısa kısa değerlendirmek ve hemen hemen her âyet-i kerîmenin açıklamasında en az bir hadis-i şerif zikretmek suretiyle Kitap-Sünnet uyum ve bütünlüğünü de örneklendirmek istedik. Ayrıca İslâm şâiri Mehmet Âkif merhumun (v. 1936) Safahat’ından, âyetlerin anlamlarına uygun mısralarla yorumlarımızı edebî yönden zenginleştirmeye gayret ettik.

Bizim bu çalışmamızda Kur’an-ı Kerimdeki sıraya göre değerlendirdiğimiz 90 âyet-i celîleyi konu birlikteliğini dikkate alan bir gruplandırmaya tâbi tutmak bir konuda birkaç âyet-i kerîmeyi esas alan konuşma veya sohbet yapmak isteyenler için oldukça kolaylık sağlayacağını dikkate alıp böyle bir listeyi kitabın sonunda ek olarak verdik.

Âyet-i kerîmeleri nüzül sırasına göre sıralamayı da düşünmüş olmamıza rağmen, bu durumu kesin olarak tespit etmenin pek kolay olmadığını görünce ondan vaz geçtik.

90 âyet-i celileyi konularına göre gruplar halinde değil de “Kur’an-ı Kerimdeki sıraya göre” değerlendirmemizin gerekçesi, bizzat Kur’an’ın usulüne uygun davranmış olmaktır. Çünkü Kur’ân-ı Kerimde konular, birbirinden kesin hatlarla ayrılmış bölümler halinde kategorik bir yaklaşımla anlatılmaz. Yani bir konu sadece bir yerde bütün yönleriyle açıklanıp bitirilmez. Kur’ân’ın sayfalarında hayatın akışına, çeşitliliğine, konuların farklı yönlerine yönelik beyanlar, bildirimler ve hükümler içeren âyetlerle karşılaşırız. Bir başka ifade ile, Kur’ân-ı Kerimin hangi sayfasını açacak olursak olalım orada, yaşadığımız günlük hayatın çeşitli alanlarına yönelik âyetler, esaslar, dersler ve ibretlerle karşılaşırız. Bu da hidayet kitabı olan Kur’an-ı Kerimin başka hiçbir kitapta görülmeyen, yer yer tekrarlar içeren, fakat pratik hayatla iç içe bir iletişim canlılığına, bir dinamizme sahip olduğunu gösterir.

Kur’an’ın işte bu dinamik ve yerinde irşat ve yönlendirme özelliğine uyumlu hareket etmiş olmak için âyetleri Kur’andaki sıraya göre anlamaya ve anlatmaya çalıştık.

Öte yandan okuyucuların -eskilerin deyimiyle- Kur’andan “kat’an-nazar” değil, Kur’an ile bağıntılı olarak bizim bu çalışmamızı okumalarını ve âyetlerin hangi bağlamda geçtiğini zaman zaman da olsa Kur’anda bizzat görme arzularını uyandırmak istedik.