Bir göz yaratmak

*

*

Göz yaratılmadan önce, gözün gözün göreceği şeyleri gören hiç kimse yoktu. Göz yaratmak, aynı zamanda “görme” fiilini yaratmak anlamına geliyordu: hem de her bir varlık için ayrı ayrı fiiller halinde.

ÜMİT ŞİMŞEK

Dünya yaratıldığı gün, üzerinde bir güneş parlıyordu.

Gündüzleri bugünkü kadar olmasa da yine aydınlıktı.

Fakat gören yoktu yeryüzünde olup bitenleri.

Sonra gün geldi, canlılar birer ikişer dünyaya gözlerini açmaya başladı.

Gözünü açan, önünde bir dünya gördü.

Oysa onlardan önce ışığı gören bir varlık yoktu bu gezegen üzerinde.

Işığın görülebileceğini gören de yoktu.

Renkten, gözden, görmekten haberi olan yoktu.

İlk gören canlı başında bir çift gözle dünyaya geldiği zaman bunu görebilseydi insan, bir görme fiilinin yaratılışını bütün ihtişamıyla seyredebilirdi.

***

Bir karanlık dünya nasıl aydınlandı?

Bunu gören yok.

Evrimin mutasyonu, tesadüfü, tabii seleksiyonu, gün ışığının görülebileceğini nasıl gördü?

Bu soruya cevap verebilen hiçbir evrimci yok.

Görme fiilinin yaratılışından başka, her bir canlı için ayrı bir cins göz, aynı mükemmellikle nasıl icad edildi?

Tabiatsa eğer bütün bunların faili, kendisinde olmayanı nasıl başkalarına verdi?

Tabiata bel bağlayanlar, onun doğuştan kör olduğunu nedense unutuverirler!

***

Gökte bir güneş parlar, yerde bir çift göz onunla dünyayı görür.

Göze bakan onda güneşi, güneşe bakan gözü görür.

Gözün görmek için yaratıldığı ne kadar kesinse, güneşin görülmek için yaratıldığı da o kadar kesindir.

Besbelli, ikisi de beraber takdir edilmiştir.

Ve bu takdir, gözün de, güneşin de çok öncesine ve ötesine dayanır.

Oralara ise ne evrimin eli yetişir, ne tabiatın.

Çünkü ikisi de kördür onların.

Gözde ise, onu güneşle beraber gören, her göz sahibinden daha önce herşeyi en ince ayrıntısıyla gören bir ilmin eseri vardır.

***

Kimin gözü bir kusur arıyorsa kâinatta, hiçbir canlının yaşamadığı çağları dolaşsın.

Varlıkların birer birer hayata gelişlerini seyretsin.

Her birinin doğar doğmaz dünyaya bakışlarını görsün.

Her birinin gözünden dünyaya ayrı ayrı baksın.

Bir gün ışığıyla yaratılan dünyaları saysın, eğer sayabilirse…

Sonra dönsün, evrimin ve tesadüfün kör gözüne soksun parmağını.

Çünkü kusur onlardan başkasına yakışmaz.

Göz ise, bütün kâinat ve içindekiler gibi, tek başına bir mükemmellik âbidesidir.

Bir kusursuzluğu ve bir münezzeh güzelliği anlatır tek bir bakışla.