Elektriğin değil, rahmet ve muhabbetin resmidir

ÜMİT ŞİMŞEK

İnternette tıklanma rekoru kıran bu resmin gördüğü ilgi, hepimizin içinde yatan bir özlemi yansıtıyor. Batı medeniyeti kendi değerlerini bizim zerrelerimize kadar işlemek için ne kadar uğraşırsa uğraşsın, varlığımızın ta derinlerindeki birşeyler, bize, asıl özenilecek değerlerin orada değil, bizim olduğumuz yerde bulunduğunu fısıldamaya devam ediyor. Ve o fısıltı, fırsat bulduğu anda, dünyanın bütün gürültülerini bastırarak kendisini bize dinletiyor.

***

Resim, iki güzelliği bir arada önümüze seriyor. Bunlardan birisi, yaşlılığın güzelliğidir. O da, Yer ve Gökler Rabbinin bahar mevsiminde dağları ve ovaları boyamakta kullandığı gelincik ve sarı çiçeklerden meydana gelen bir fon üzerinde sunulmuştur.

Yaşlılık, Batı’nın bâtıl ölçüleri içinde, güzellik kavramıyla en son barışabilecek bir hadisedir. Çünkü onların gözünde değer ifade eden güzellikler ancak maddî güzelliklerdir; o da zaman içinde pek çabuk tükeniverir. Gençlik geçer, sağlık elden gider, güzellik yerini günahların çirkin izlerine terk eder. Fakat Batı medeniyeti yaşlıları bütünüyle gözden çıkarmak da istemez; çünkü onlar da cepleri boşaltılacak bir kesim olarak ortada durmakta, hattâ ömür ortalamasının artmasıyla birlikte sayıları da artmaktadır. Onun için, tüketim toplumunun mühendisleri, yaşlılara birşey pazarlayacakları zaman, önce onları “genç olduklarına” iknâ ederler, sonra da onların genç gibi yaşamak için muhtaç oldukları şeyleri kendilerine satarlar.

Bizim dünyamız ise hep güzelliklerle doludur. Burada sadece güzellikler yer değiştirir, o kadar: gece ile gündüzün ve mevsimlerin güzellikleri gibi. Gençlik de giderken yerini yaşlılığın güzelliklerine bırakır. Bu yüzdendir ki, onların yaşlıları çirkinleşirken, bizde yaşlananlar daha başka güzelliklere bürünürler. Simasını yılların secdeleriyle nurlandırmış ak sakallı bir dedenin yahut beyaz yemenili bir ninenin mübarek yüzünden daha fazla seyredilmeye lâyık hangi şey vardır bu dünyada?

***

Resmin ikinci güzelliği, bir muhabbet tablosu halinde karşımızda beliriyor. Fakat bu arzî, beşerî, maddî bir sevgi değil, başka âlemlerden kokular taşıyan İlâhî bir muhabbettir. Onun da adresini âyet-i kerimeden alıyoruz:

“Hemcinslerinizden kendilerine ısınacağınız eşler yaratması ve aranıza muhabbet ve merhamet vermesi Onun âyetlerindendir.” (Rum, 30:21.)

O muhabbet semâdan anne ile babanın arasına iner, fakat orada kalmaz. Çocukların her biri ile anne ve baba arasında ayrı ayrı bağlar halinde çoğalır. Derken kardeşler arasında, derken her bir evlât ile teyzeler, halalar, amcalar, dayılar, dedeler, nineler arasında ayrı ayrı sevgi bağları olur. Bu rahmet ve muhabbet deryasında her bir fert, kendisini sayısız sevgi hâleleriyle kuşatılmış bulur.

Liste böylece uzayıp giderken, hiçbir muhabbet, bir diğerinin kefesinden birşeyi noksanlaştırmaz. O muhabbetlerin hepsi de semavî ve nuranî bir kaynaktan beslendikleri için, bölünmekle eksilmez, bilâkis paylaşıldıkça artarlar. Yaşlanan ve yıpranan bedenlerin de böyle bir muhabbete zararı dokunamaz; yarım asır sonra o muhabbeti, daha da renklenmiş ve zenginleşmiş olarak, bir gelincik demeti halinde elden ele, gözden göze alınıp verilirken seyredebilirsiniz.

***

Bir gelincikte bütün gelincikleri, bir baharda bütün baharları birden gören gözler, bir dede ile ninenin muhabbet alışverişinde de kâinatın bütün muhabbetlerini birden seyredebilirler. Zerreler âleminde parçacıkları, göklerde yıldızları birbirine bağlayan şey, o semavî hakikatin cemadat diline tercümesinden başka nedir ki? Bunlardan birine elektrik, diğerine çekim gücü adını veren bilim, bir tabloyu bize anlatmış olmaz, sadece tablonun bezinden, boyasından, tahtasından bahsetmiş olur, o kadar.

Ebedî hayat arkadaşları arasındaki muhabbet alışverişini bir “elektrik” hadisesi olarak görenlerin de cemadat lisanından zîşuur lisanına yükselmedikçe bu hakikati anlamaları pek güçtür.

***

İlk yayın tarihi: Kasım 2012

Evlilikle ilgili bundan önceki yazımız:

Bir iman problemi olarak eş seçimi